Ertuğrul Özkök: Önemli istihbarat; Türkiye ve Katar İhvan’ı desteklemekten vazgeçti

Ertuğrul Özkök: Önemli istihbarat; Türkiye ve Katar İhvan’ı desteklemekten vazgeçti

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde "Önemli istihbarat; Türkiye ve Katar İhvan’ı desteklemekten vazgeçti" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Başlıkta kesin bir ifade kullandım.

Belki sonunda “Vazgeçiyor mu” gibi bir soru ifadesi koysaydım daha temkinli olurdu.

Ama kaynak bana sağlam göründü ve oradaki cümle böyleydi.

O nedenle baştan anlatacağım.

4 Ocak: İsrail-Hamas görüşmesi başlıyor

4 Ocak günü Orta Doğu’daki durumu kökten etkileyecek bir gelişme oldu.

İsrail yetkilileri Hamas’la yeniden görüşmeye başladılar.

Görüşmeler Katar’da yapılıyordu ve arabulucu alarak da iki ülke masadaydı.

Katar ve Amerika Birleşik Devletleri…

Bölgenin etkili öteki bazı ülkeleri ise masada görünmüyordu.

Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri…

Ancak daha sonra gelen bazı bilgiler, Mısır’ın da masanın kenarında olduğunu gösteriyordu…

Ya Türkiye…

Türkiye Katar’la olan çok yakın ilişkisi nedeniyle oradan dolaylı olarak bilgi alıyordu.

9 Ocak günü Doha’dan gelen ilk sinyaller

Görüşmelerin başlamasından 5 gün sonra Doha’dan ilk işaretler gelmeye başladı….

Bu defa görüşmeler çok daha iyi gidiyordu.

Özellikle Hamas tarafı daha uzlaşmaya hazır havadaydı.

Bundan önceki görüşmelerde uluslararası kamuoyu Gazze’nin arkasındaydı.

İran, Yemen, Hizbullah da Hamas’ın yanında savaşa dahil olmuştu.

Ayrıca Hamas’ın arkasında Katar ve Türkiye’nin çok açık ve kuvvetli desteği vardı.

Gazze

Bu defa Hamas masaya otururken bölgedeki bütün dostlar gitmişti

Ancak 8 Aralık 2024 günü Orta Doğu gerçeği tamamen değişmişti…

Hamas’ın bölgedeki silahlı desteği verebilecek bütün müttefikleri gitmişti.

Ortada sadece Türkiye ve Katar’ın çok açık desteği kalmıştı…

Ancak onlar da hâlâ orada mıydı?Aynı günlerde başka yerlerde yapılan bazı konuşmalar o iki desteğin de artık aynı noktada olamayacağını gösterecekti.

Bunu tam olarak anlamak için 9 Ocak gününe gidelim.

9 Ocak: Doha’dan ilk olumlu sinyal geliyor

8 Ocak akşamı ve 9 Ocak sabahından itibaren Katar’daki İsrail-Hamas görüşmelerinden ilk olumlu sinyaller gelmeye başladı.

İki taraf ateşkes konusunda ilk defa çok yakın bir noktaya gelmişti.

Peki ne olmuştu Doha’da kurulan masada?

İşte bu sorunun cevabını ararken aynı gün önüme çok ilginç bir bilgi geldi.

9 Ocak günü önüme düşen iki cümlelik istihbarat

9 Ocak günü önüme iki cümlelik çok önemli bir istihbarat geldi.

İlk cümleyi aynen aktarıyorum.

“Türkiye ve Katar, artık bölgedeki ‘devrimleri’ ve Müslüman Kardeşler’in siyasi İslamcı politikalarını desteklemekten vazgeçtiler.”

Bu eğilimi bir süredir izliyor ve hissediyorduk ama bu kadar net bir ifade ile söylendiğine ilk defa tanık oluyorduk.

Gelelim asıl soruya…

Bu bilginin kaynağı nedir ve kimdir?

Patrick Haenni

İstihbarat Floransa yakınındaki Fiesole kasabasından geliyor

Hemen açıklayayım.

Fransa’nın en ünlü ve ciddi gazetesi Le Monde….

Ancak haberin kaynağı gazete değil.

Suriye konusunda en uzman kişilerden biri.

Avrupa Üniversitesi Enstitüsü’nün çok tanınmış uzman öğretim üyelerinden biri,

Avrupa Üniversitesi Floransa şehri yakınındaki Fiesole kasabasında kurulu bir yüksek eğitim kurumu.

Özellikle Avrupa Birliği ve uluslararası hukuk alanlarında çok kuvvetli programları var.

Bu bilgiyi aktaran kişi, işte bu üniversitenin Orta Doğu konusundaki uzmanlarından biri.

Adı Patrick Haenni.

Ancak onun sıradan bir akademisyeni aşan bir özelliği var.

2017 yılından itibaren HTŞ, İdlib’e yerleştikten sonra El Şara ile çok yakın ilişkisi olan, onunla sık sık görüşen, bölgeyi sık sık ziyaret eden biri.

İstihbaratı getiren kişi HTŞ lideri El Şara’ya yakın bir isim

Le Monde işte bu uzman ile uzun bir mülakat yaptı ve bunu 10 Ocak günü yayımladı.

Ama dikkat…

Le Monde öğleden sonra yayımlanan bir gazete. Dolayısıyla üzerinde ertesi günün tarihi oluyor.

Bu mülakat aslında 9 Ocak günü öğleden sonra yayımlandı.

Yani Doha’dan “Bu defa işler iyi gidiyor” mesajının geldiği gün.

Haenni Türkiye’de de tanınan bir uzman. İki kitabı Türkçe de yayımlandı.

Mülakattaki ikinci cümle: Miting meydanında Rabia dönemi kapanıyor

Mülakatında bunu söyledikten sonra bir şey daha söylüyor: “Türkiye ve Katar artık bölgede ve uluslararası alanda örgütler değil devletler düzeyinde bir normalleşmeyi amaçlıyor…”

Yukardaki ilk cümleyi ve bu ikinciyi art arda koyunca, Orta Doğu ve uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin artık Sisi olayında olduğu gibi “Miting meydanında Rabia belagatine dayalı dış politika çizgisini değiştireceği sonucuna varabiliriz.

Sanıyorum Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 8 Ocak’tan beri bütün çabası, konuşmaları bu yeni çizginin izlerini taşıyor.

Fiesole’deki adam El Şara’nın ağzından aktarıyor: Devrimi ihraç etmeyeceğiz

Dedim ki, HTŞ Lideri El Şara’ya çok yakın bir insan Patrick Haenni…

Suriye’deki yeni oluşumun lideri El Şara’nın ağzından tırnak içinde şu cümleyi de veriyor: “Suriye devrimi ihraç edilecek bir hareket değil…”

Bunun anlamı açık.

“İran gibi İslam devrimi ihracatı yapmayacağız…”

Filistinliler, Kürtler, cihatçılar, Müslüman Kardeşler’e izin yok

HTŞ Lideri El Şara devrim ihracı konusunu çok net 4 madde ile de açmış:Suriye başka ülkelere yönelik militan eylemlerin toprağı olmayacak.

Yani;

(*) BİR: Filistinlilerin İsrail’e,

(*) İKİ: Kürtlerin Türkiye’ye,

(*) ÜÇ: Cihat örgütlerinin Batı’ya,

(*) DÖRT: Müslüman Kardeşlerin Orta Doğu’ya yönelik eylemlerine izin vermeyeceğiz.

Bunlar güzel vaatler ama İdlib ekibi durur mu?

Bence bütün bunlar umut verici işaretler…

Ama İdlib’de başlayan ve El Kaide çizgisinden koparak gelen radikal ve savaşçı bir hareket ne ölçüde kontrol edilebilir?

Le Monde El Şara’nın bu sözlerini 9 Ocak günü duyuruyor.

Ama aynı günlerde Suriye’den açılan bir YouTube yayını ve X’te açılan bir hashtag, bütün bu iyi niyetli girişimleri anında bir devrim ihracına çevirecek ilk ateşi yakıyor…

İki cihatçının arasındaki sakallı adamın hashtag’i

Hesabı açan kişi Ahmet El Mansur

İdlib’de yıllarca savaşmış bir cihatçı…

Mısır vatandaşı ve orada terörist olarak aranıyor.

Google’a girin, adını yazın.

Karşınıza tam da bu olayı anlatacak bir fotoğraf geliyor.

Tam IŞİD militanı gibi yüzü kapalı, kukuletalı iki militanın arasında bir fotoğrafı var, ki baktığınızda ne olduğunu anlıyorsunuz...

Dört dörtlük bir cihatçı.

Hashtag’teki söz kime, “diktatör sıra sende”

Şam’ın alındığı 8 Ocak günü oradan bir hashtag açıyor.

“Diktatör sıra sende…”

“Diktatör” diye kastettiği kişi Mısır Devlet Başkanı Sisi…

El Şara’nın “Bizim devrimimiz ihraç edilecek bir şey değil” dediği gün, yanındaki yabancı savaşçılardan biri devrimi kendi ülkesine ihraç etmek için yola çıkmıştı bile.

Amed El Şara (Colani)

Ankara Suriye’deki infaz görüntülerini inceletti

Ankara’dan birkaç kişi ile konuştum.

Bu tip hareketler Ankara’yı da rahatsız ediyor.

Mesela son günlerde yayılan infaz görüntüleri araştırılmış.

Bazıları eski görüntülermiş.

Ancak Adalet Bakanlığı'na getirilen kişinin, bir kadının infazına katılması galiba Şam’da da rahatsızlık yaratmış.

Bana gelen bilgilere göre o Adalet Bakanı ve Milli Eğitim’e bakan bir yetkili önümüzdeki günlerde görevden alınabilinirmiş.

Ama bu bilgiler sağlam mı bilemiyorum.

Haenni de bunu kabul ediyor.

El Şara’nın şimdilik İdlib’deki eski silah arkadaşları ile çalıştığını söylüyor.

Çünkü şu an için henüz kendine “Devlet Başkanı” diyemiyor. Kullandığı unvan, “Askeri Konsey Başkanı…”

Ankara, Atatürk’ün izlediği yolu önerdi

Ankara El Şara’ya Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda izlediği yolu önermiş.

Atatürk 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu.

Türkiye’nin her tarafından temsilciler davet edildi.

Kararlar o Meclis tarafından alındı.

Cumhuriyet ise 1923’te kuruldu.

El Şara’dan 1600 kişiye mektup gitti

El Şara geçen hafta Suriye’deki bütün toplumların temsilcilerine bir mektup göndermiş.

Toplumun her kesiminden 1600 kişiye gitmiş bu davet.

Bunlar bir tür kurucu Meclis oluşturacak.

El Şara oradan Devlet Başkanı yetkisi alıp, gerçek uygulamalarına ondan sonra başlayacakmış.

El Şara’dan YPG’ye: Orduya örgüt olarak değil, tek tek katılacaksınız

Patrick Haenni, El Şara’nın YPG yetkilileri ile yaptığı görüşle hakkında da çok ilginç bilgiler veriyor.

Onu da özetleyeyim:

(*) El Şara “askeri bir özerkliği” kesinlikle kabul etmiyor. YPG’nin kendini lağvedip, Suriye ordusuna katılmasını önermiş. Ancak burada önemli bir şartı varmış.

YPG Suriye ordusuna örgütsel olarak değil, silahlı unsurları tek tek, yani birey olarak katılacak….

(*) El Şaraa “federe türde bir özerkliği” kabul etmiyor. Ancak “Geçiş sürecinde bir tür otonomi konuşulabilir” diyor.

(*) Afrin’den çıkarılan Kürtlerin dönmesini destekleme sözü vermiş.

(*) Petrol bölgelerinin ise Suriye devletine devredilmesini şart koşmuşlar.

El Şara’nın sarayının 20 km ötesinde İsrail bayrağı dalgalanıyor

Bölgeden alabildiğim bilgiler bunlar.

Bazıları açık kaynak, bazıları görüşmelerden aldığım izlenimler.

Sonuç: Esad gitti ama, Suriye’nin işi o kadar kolay değil.

Suriye rejiminde isim değişti ama Şam’a tepeden bakan saray değişmedi.

Diktatör o sarayda çalışıyordu.

Devrimci lider de orada.

Ve o sarayın 20 km ilerisinde 8 Ocak’tan beri İsrail bayrağı dalgalanıyor.

O saraya en yakın Türk bayrağı ise 250 km uzaktaydı.

Dünyadaki son İhvan, yani “Müslüman Kardeşler” siyasetini yapan Hamas için artık “honorable” bir ateşkesten başka yapacak şey kalmamıştı.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.