Ertuğrul Özkök: MeToo  Çağında Bile Operada Neden Hala Erkekler Kadınlardan Çok Alkışlanıyor

Ertuğrul Özkök: MeToo Çağında Bile Operada Neden Hala Erkekler Kadınlardan Çok Alkışlanıyor

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde "MeToo Çağında Bile Operada Neden Hala Erkekler Kadınlardan Çok Alkışlanıyor" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Geçen Cuma akşamı Almanya’nın Bayreuth şehrinde hayatımın en olağanüstü Wagner operasını izledim.

Bayreuth, Richard Wagner’in evinin ve mezarının bulunduğu şehir.

Oradaki opera binasını da kendisi tasarladı ve inşa ettirdi.

Bayreuth Festivali, dünyada en zor bilet bulunan klasik müzik festivali.

Almanya’nın en büyük gazetesi Bild’in 16 yıl genel yayın yönetmenliğini yapan dostum Kai Diekmann sayesinde 8 yıldır bu festivali izleme imkanı buluyorum.

83fa29fa-0500-48d1-a786-7c3fce9b243b.jpeg

AHMET GÜNEŞTEKİN’LE BİRLİKTE

İZLEYİNCE FARKLI OLUYOR

 

Bu yıl uluslararası sanatçımız Ahmet Güneştekin de bizimle birlikteydi.

Belki çok az insan bilir ama Güneştekin bir opera tutkunudur ve inanılmaz ayrıntı gözlemcisidir.

Onunla birlikte opera izlemenin böyle de bir yararı vardı.

Bu yılki Bayreuth yazılarımda onun gözlemlerinden yararlandım.

ac41daba-d703-4255-b2a1-da92720713df.jpeg

OPERA “ŞİŞMAN KADINLARIN”

DİNLENEMEZ ŞARKILARI MIDIR

 

Bazı insanlar operayı “Şişman kadınla, şişman erkeğin saatlerce söylediği dinlenilemez şarkılar” diye dalga geçtiği bir sanattır.

Oysa kökeni tam anlamıyla popüler bir kültüre dayanır.

İtalya’da “Bel canto” yani güzel şarkı olarak bilinir.

Çoğu da romantik popüler konuları işler.

 

İKİNCİ SAHNENİN BAŞINDAKİ

DÜĞÜN MÜZİĞİNİ HEPİMİZ BİLİRİZ

 

Opera aryaları dünyanın en popüler şarkıları arasında yer alır.

Mesela, Cuma akşamı seyrettiğim “Lohengrin’un ikinci sahnesinin giriş müziği" bütün dünyada düğünlerde en çok çalınan müziklerden biridir.

Bu 8 yıl boyunca Wagner’in en ünlü operalarını izledim.

İki defa Tannhauser ve birer defa Meistersinger, Tristan und Isolde, Parsifal, Uçan Hollandalı ve Ring döngüsünden Siegfriend ve Die Walküre…

Geçen Cuma ilk defa Lohengrin’i izledim.

aad4ed52-5452-4197-abc7-6b8efefe7950.jpeg

SON 8 YILDA İZLEDİĞİM EN

OLAĞANÜSTÜ WAGNER OPERASI

 

Şöyle diyelim.

Bu sekiz yılda seyrettiğim en iyi hatta olağanüstü Wagner operasıydı.

Bir adım daha ileri gideyim.

Bütün hayatım boyunca seyrettiğim en iyi opera yorumuydu.

Ben aslında “Bel Canto’cuyum…”

Daha popüler operaları severdim.

Nedense Wagner bana hep zor bir müzik gibi görünürdü.

Son 8 yılda görüşüm tamamen değişti.

 

PERDE KAPANIRKEN İLK

DEFA AKLIMA GELEN SORU
 

İşte bu operanın sonunda sanatçılar seyirciyi selamlamaya gelirken şu soru ilk defa aklıma geldi.

Operalarda niye tenorlar, yani erkek şarkıcılar, sopranolardan yani kadın sanatçılardan daha çok alkışlanır.

Çünkü ben opera ve arya hayranıyım.

Bundan 15 yıl önce yaptığım “Arta Kalan Zamanda” isimli iki ayrı arya albümü Türkiye’de best seller oldu, en çok satan yabancı müzik listelerinde 8 hafta 1 numarada kaldı.

O CD’leri alan insanların büyük bölümü hayatlarında ilk defa arya plağı alıyordu.

Orada seçtiğim sanatçıların yüzde 80’inden fazlası sopranoydu.

O nedenle perde kapanırken bu soru aklıma geldi.

Bu konuya döneceğim ama önce seyrettiğim bu olağanüstü opera hakkında size biraz bilgi vereyim.

 

LOHENGRİN WAGNER’İN

EN ROMANTİK OPERASI

 

Lohengrin, Richard Wagner’in en romantik operası.

1850 yılında ilk defa Weimar’da sahnelendi.

Prömiyerinde  orkestrayı yöneten şef, Wagner’in karısı Cosima Wagner’in babası ünlü besteci Franz List’ti.

 

ORKESTRANIN BAŞINDA YAŞAYAN

EN BÜYÜK WAGNER YORUMCUSU VARDI

 

Geçen Cuma Bayreuth’daki gösteride orkestranın şefi ise Christian Thielemann’dı.

Bugün yaşayan en iyi Wagner yorumcusu olarak biliniyor.

 

OYUNDA ASIL HAYRAN

OLDUĞUM İNSAN KİMDİ

 

Ama bu oyunda beni hayran bırakın 1 numaralı şahsiyet, ünlü sanatçı Neo Rausch’du.

Rausch günümüzün en önemli figüratif ressamlarından biri.

Sosyalist gerçekçilikle sürrealizmi birleştiren bir sanat anlayışı var.

Sahne düzenlemesini ve erkek kostümlerini o yapmıştı.

Kadın kostümlerini ise eşi Rosa Loy hazırlamıştı.

 

İKİ SAHNE ARASINDA NEO

RAUSCH’LA YAPTIĞIMIZ SOHBET

 

Bugüne kadar bir opera sahnesinde gördüğüm en olağanüstü düzenlemeydi.

İki sahne arasında onunla ve eşiyle bir süre sohbet ettik.

Opera için çalışmanın zorluklarını anlattı.

“Çünkü Bayreuth’un geleneğinde bir çok sınırlayıcı unsur var. Ayrıca sahnenin getirdiği sınırlamaları da buna ekleyerek çalışıyorsunuz” dedi.

Bütün sahnelerde beni kendimden geçiren bir dünya yaratmıştı.

Hayatım boyunca unutmayacağım.

 

ÇOK ALKIŞLANANLARDAN

BİRİ KORO ŞEFİYDİ

d5ec082e-90b0-4c8b-a3f8-0b5d68cb9952.jpeg

Sahnede hayran olduğum bir başka grup  da koroydu.

Opera sahnesinde çok koro izledim ama böyle bir yorum ilk defa görüyorum.

Koro anlayışına büyük bir yenilik getirmişler.

Zaman zaman gözlerimi kapadığımda kendimi şahane bir Deutsche Grammophon plağı dinlermiş gibi hissettim.

Koro şefi Thomas Eitier de Lint oyun sonunda en çok alkışlanan insanlardan biriydi.

 

BU ÇAĞDA HALA NİYE ERKEK

SANATÇILARI DAHA ÇOK ALKIŞLIYORUZ

 

Geliyorum bu 8 yıldır ilk defa aklıma gelen soruya.

Cuma akşamı perde kapandıktan sonra sanatçılar sahneye geldiğinde en uzun ve en coşkulu şekilde alkışlanan sanatçı Lohengrin rolünü oynayan Tenor Piotr Beczala oldu.

Polonyalı “Lirico-Spinto” denilen bir tenor.

Şarkının lirik güzelliğini korurken, yüksek volümle de söyleyebilen bir sanatçı.

La Scala, Metropolitan, Wiyana Devlet Operası ve Bavyera Devlet Operası gibi dünyanın en prestijli merkezlerinde sahneye çıkmış bir sanatçı.

Çok da iyiydi ama bugüne kadar dinlediğim en iyi tenor da değildi.

 

BEN ELSA ROLÜNDEKİ

SOPRANOYU ALKIŞLADIM

 

Oysa ben en az onun kadar Elsa rolünü oynayan Güney Afrika kökenli sanatçı Elza van den Heever’i de beğendim ve alkışladım.

Alkışlarken de aklıma işte o soru ilk defa geldi.

Bu MeToo çağında bile operada erkek sanatçılar neden kadın sanatçılardan daha çok alkışlanıyor?

 

ÇÜNKÜ KAHRAMAN ROLLERİ

ÇOĞUNLUKLA TENORA VERİLİR

 

ChatGBT’den aldığım cevaplar şöyleydi:

(*) BİR; Kahraman Rolü Çoğunlukla Tenora Verilir
Opera geleneğinde aşk hikâyelerinin başkahramanı genellikle tenor olur.
Seyirci, dramatik olarak en yoğun duyguları (aşk, fedakârlık, kahramanlık) tenor karakterden alır.
 

EN ÜNLÜ ARYALAR

TENORLARA AİT
 

 (*) İKİ: En Ünlü Aryalar Tenorlara Ait
Operadaki “hit” parçaların çoğu tenor partileridir.
Örneğin:
Nessun dorma (Turandot, Puccini)
La donna è mobile (Rigoletto, Verdi)
Una furtiva lagrima (L’elisir d’amore, Donizetti)
Bu aryalar kolay hatırlanır, melodik olarak parlaktır ve seyirciye doğrudan etki eder.
 

YÜKSEK DO GİBİ NOTALAR

DAHA HEYECAN YARATIR
 

(*)ÜÇ; “Yüksek Do etkisi”
Tenor sesi, yüksek perdede güçlü, parlak ve dramatik bir etki yaratır.
İnsan sesi içinde bu kadar yüksek ve güçlü tınılı söylemek teknik olarak zordur.
Özellikle “yüksek do” (do di petto) gibi notalar büyük bir heyecan yaratır ve alkış sebebi olur.
 

İNSAN KULAĞI YÜKSEK VE

PARLAK SESLERE DUYARLIDIR
 

 (*) DÖRT: Duygusal Tepki ve Psikoloji
İnsan kulağı doğal olarak parlak ve yüksek seslere daha fazla tepki verir.
Tenorların söylediği bölümler genelde aşkın zirve anlarında gelir; seyircide duygu yoğunluğu yaratır, alkış refleksi artar.

b346e26e-a21e-4ba0-a37c-0305a9f8ea30.jpeg

CARUSA, PAVAROTTİ

DOMİNGO ETKİSİ

 

(*) BEŞ: Kültürel pazarlama etkisi
Tenorlar (Caruso, Pavarotti, Domingo) 20. yüzyılda star sistemiyle popülerleşti.
Kısaca halkın operada “beklediği” büyük anlar genellikle tenor aryalarıdır.
 

DEMEK Kİ BEN HALKTAN

KOPUK BİRİYMİŞİM

 

Bu cevapları okurken kendi kendime “Hayret, demek ki ben halktan kopuk biriyim” diye düşündüm.

Muhtemelen de doğrudur.

Çünkü ben operalarda her zaman sopranoları daha büyük hasretle beklerim.

Soprano aryaları, benim konserlerde kendimle en çok baş başa kaldığım anlardır. Dünyanın bütün çirkinlikleri, kabalıkları, vicdansızlıkları silinir o anlarda kafamdan.

Çok iyi bir resetleyicidir soprano aryaları.

 

BU ALKIŞ ERKEK EGEMEN

DÖNEMİN GENETİK FOSİLLERİ

 

Yine o soruya döneyim.

Bana göre bütün bunlar  bugünün “Zeitgeist’ında” bahaneye dönüşmüş  gerekçeler.

Eski bir “Erkek egemen” dönemin bizlerde kalmış genetik fosilleri diye görüyorum bunları.

Ama unutmamak gerekir ki, Fehmi Koru’nun deyişi ile ben bir “Pop sosyologum”, yani popüler kültür sosyoloğuyum.

Nereye gitsem, oranın popüler ayrıntıları benim gözüme takılır ve mutlaka anlatma gereği hissederim.

 

WAGNER BİR ALMAN

BİRACISI OLABİLİR Mİ
 

Mesela bu yıl sahne aralarında opera binasının bahçesinde dolaşırken bir şeyi fark ettim.

Her yerde Wagner’i, elinde bira bardağı ile gösteren çizimleri vardı.

Yani Wagner’in kendi yarattığı operanın bahçesindeki imajı iyi bir Alman biracısıydı.

Acaba Wagner gerçekten “Biracı mıydı?”

 

HAYIR WAGNER BİRACI

DEĞİL ŞARAPÇIYMIŞ

 

Bira tabi ki Bavyera’nın en popüler içkisi.

Ama gözümdeki ve okuduğum Wagner sanki bildiğimiz bir biracı Alman olamazdı…

Haklıymışım.

Wagner bira severmiş ama asıl tutkusu Fransız şarabı ve şampanyaymış.

Çok içmezmiş ama düzenli içermiş.

 

TERCİHİ KIRMIZIDA BORDEAUX

BEYAZDA COTE DU RHONE

 

Eşi Cosima Wagner’in bir mektubunda “Wagner bir kadeh şampanya istedi” gibi bir cümle var.

Merak ettim hangi şampanyayı içermiş diye…

Mesela Paris’te Tannhauser operasının sergilenmesinden sonra “Chandon, Fleur du Jardin” içmiş.

Fransız şarabını çok severmiş ama spesifik olarak hangi şarabı tercih ettiği konusunda bir bilgi bulamadım.

Bordeaux’nun kırmızılarını, Rhone bölgesinin beyazlarını sevdiği yolunda bazı genel bilgiler var.

Belki çoğunuz için lüzumsuz bilgiler ama yine de vereyim dedim.

 

EVİNDEKİ KÜTÜPHANENİN ATATÜRK’ÜN

OKUDUĞU KİTAPLARLA NE İLGİSİ VAR

 

Bu yılki Bayreuth festival ziyaretim  tam anlamıyla bir Wagner günleri haline geldi.

Size yarın dünya müzik tarihinin bu en ünlü insanlarından biri hakkında ilginç bilgiler vereceğim.

Mesela kitaplığının, Atatürk’ün okuduğu kitaplarla ne ilgisi var?

En iyi dostu Nietzche’nin niye hiç bir kitabını göremedim.

Evinin üst katındaki ölüm maskesi kime aitti.

Kral Ludvig’in fotoğrafı bana kimi hatırlattı.

Yaptırdığı konser salonun koltukları niye bu kadar kötü ve rahatsız…

Mezarının yanındaki küçük mezar kime ait…

O evde kalan ikinci çok ünlü besteci kimdi.

Eşi Cosima Wagner nereye gömüldü?

Bunlar da yarına…

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.