Ertuğrul Özkök: İnanılmaz 2 Tablo: 2002’de Tutuksuz, 2025’de Tutuklu

Ertuğrul Özkök: İnanılmaz 2 Tablo: 2002’de Tutuksuz, 2025’de Tutuklu

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde "İnanılmaz 2 Tablo: 2002’de Tutuksuz, 2025’de Tutuklu" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Bayram sırasında siyasi bir şey okumamaya karar vermiştim…
Ama MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Bayram dolayısıyla Türkgünü Gazetesine yazdığı yazıyı okuyunca kendimi tutamadım.
İki defa baştan sona okudum.
Bugünkü Güçlendirilmiş Başkanlık Hükümeti sisteminin işleyişi ile ilgili görüşlerine katılmasam da temennilerine büyük ölçüde katıldığım bir yazı bu.
Özellikle “Yargı” başlığı altında yazılanlara tamamen katılıyorum.
 
BAHÇELİ’NİN ADALET VE 
YARGI İÇİN TEMENNİLERİ
 
Diyor ki Bahçeli;
“Sağlam teminatlara bağlanmış bir yargı bağımsızlığı demokratik rejim için hayati önemdedir.”
Aynı görüşteyim.
Hemen altında iki temenni;
“Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk güvenliğinin güçlendirilmesi, Adalete erişimin kolaylaştırılması”
“Devlet şefkatının ülkemizin en ücra köşesindeki vatandaşlarımız tarafından hissedilmesi, adaletin hakim olması…”
Hepsi de gönülden katıldığım temenniler…
Şimdi bu sözlerin ışığında, Yakın tarihimizin iki çok önemli siyasetçisinin başına gelenlere bakalım.
 
YIL 2002 İSTANBUL’UN SEÇİLMİŞ BELEDİYE 
BAŞKANI ERDOĞAN’A SUÇLAMALAR
 
Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 13 Mart 2002’de İstanbul’un Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile o günkü başkanı Ali Müfit Gürtuna hakkında, 1994 – 2000 dönemine ilişkin Danıştay’a ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Suçlamalar şunlardı
(*) Cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek ve bu teşekkülü yönetmek (TCK’nun 313’üncü maddesi) Danıştay 2’nci Dairesi’ne gönderildi.
(*) Nitelikli zimmet (TCK’nun 202/2, 80’inci maddeleri)
(*) Devlet alım ve satımlarında çıkar sağlamak (TCK’nun 205, 80’inci maddeleri)
(*) Rüşvet almak (TCK’nun 212/1’inci maddesi)
(*) Görevde yetkiyi kötüye kullanmak (TCK’nun 240’ıncı maddesi)
(*) Artırma ve Eksiltmeye Hile Karıştırmak (TCK’nun 366/2’nci maddesi)

YIL 2025:  İSTANBUL’UN SEÇİLMİŞ BÜYÜKŞEHİR 
BELEDİYE BAŞKANI İMAMOĞLU’NA  SUÇLAMALAR
 
Aradan 23 yıl geçti.
Şimdi İstanbul’un bir başka Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında  suçlamalar yapılıyor.
Gelin bugün İmamoğlu hakkındaki suçlamaları da alt alta yazalım:
(*) TCK 220: Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetmek ve bu örgüte üye olmak.
(*)TCK: 252: Rüşvet
(*) TCK 235: İhaleye fesat karıştırma.
(*) TCK 236: Edimin ifasına fesat karıştırma.
(*) TCK 250: İrtikap.
(*) TCK 158/1: Nitelikli dolandırıcılık-kamu kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle...
 
SAYIN AKP’LİLER VE MHP’LİLER 
İKİSİNİ YAN YANA YAZIP OKUYUN LÜTFEN
 
Şimdi lütfen Bayram rahatlığından biraz kurtulup 2002’de Erdoğan’a ve 2025’de İmamoğlu’na yöneltilen suçlamaları yan yana yazıp bir kere daha okuyun.
Sayın AKP’li ve MHP’liler rica edeceğim siz de bir kere daha okuyun.
Aralarında bir kelime bile fark görebildiniz mi?
Elinizi vicdanınıza koyun. Bir tek kelime fark var mı…
Ben göremedim.
Gören bana bildirsin lütfen.
Ama aralarında bir, hatta çok önemli 3 fark var.
 
2002’DE ESKİ DEDİKELRİ 
TÜRKİYE’DE NE OLDU
 
(*) Birincisi; Erdoğan ve arkadaşları bir sabah evlerinden, eşi ve çocukları önünde 20 polis aracıyla yapılan bir baskınla alınıp götürülmedi.
(*) İkincisi; Tutuksuz yargılandı.
(*) Üçüncüsü; AKP’nin  “Eski Türkiye” dediği ülkeydi ve her şeye rağmen tarafsız ve bağımsız bir yargı vardı.
Erdoğan o eski Türkiye’de berat etti. Bazıları da Rahşan Ecevit affına girdi.
 
YA YENİ DEDİKLERİ BUGÜNKÜ 
TÜRKİYE’DE NE OLUYOR
 
(*) Yirmi araçla baskın.
(*) Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı; çocuklarının, eşinin, bütün Türkiye’nin göz önünde, yandaş medyanın canlı yayınları ile polis aracına tıkılıp götürüldü.
Aşağılandı.
(*) Dört gün gözaltı.
(*) Ve daha suçlamaların ne olduğu bilinmedin, üç beş ne idüğü belirsiz gizli tanık ifadesiyle tutuklama.

BU İKİ DAVADA DA İKTİDARIN 2 
NUMARASI SAYIN BAHÇELİ İDİ
 
Bu iki sürecin bir de ortak yönü var.
2002 yılında dönemin görevden yargı darbesi ile indirilen İstanbul Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan hakkında bu dava açıldığında ülkenin Başbakan Yardımcısı koltuğunda sayın Devlet Bahçeli oturuyordu
Ne o günün Başbakanı Ecevit, ne yardımcıları Bahçeli ve Mesut Yılmaz daha yargılaması bile başlamamış Erdoğan için “Yolsuzluğa bulaşmış”, “Partisi gırtlağına kadar hırsızlığa batmış gibi açıklamalar yapmadı.
Her şeye rağmen siyasette bir mertlik vardı.
Devlet Bahçeli Erdoğan’a açılan davada adil davrandı. 
Bugün de öyle davranacağına güvenmek istiyoruz.
 
BAYRAM YAZISINDA
BİR CÜMLE BEKLEDİM
 
Devlet Bahçeli’nin bayram yazısını işte 23 yıllık arayla yaşadığımız bu iki davanın ışığında okudum.
Sayın Bahçeli’nin görüşlerinde samimi olduğuna inanıyorum.
O nedenle bu yazısında bir cümle bekledim.
İmamoğlu ve arkadaşlarının hiç olmazsa Erdoğan gibi tutuksuz yargılanmasını tavsiye edecek küçücük bir cümle.
Kendisine çok yakın bir siyasetçi, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Arefe günü çok önemli bir açıklama yaptı.
“Zorunlu olmadıkça tutuksuz yargılama yolunun tercih edilmesini” istedi.
Çok önemsedim ve umutlandım bu açıklamadan.
Bu açıklamanın Sayın Bahçeli’nin bilgisi dışında yapıldığını sanmıyorum.
Aynı sözleri Bahçeli’nin ağzından da işitmek inanın ülkedeki gerginliği yumuşatma için çok önemli bir adım olacak.
 
CUMHURBAŞKANI'NA DA AYNI 
DİLEKLERİMİ İLETİYORUM
 
Aynı duygularımı 23 yıl önce, aynı iddialarla tutuksuz yargılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da iletmek istiyorum.
Çok iyi biliyorum ki, militanlar ve troller dışında vicdan sahibi hiçbir AKP ve MHP’li  ikna olmadı bu yargı operasyonlarından.
Böyle bir yargı utancını kimse taşımak istemez diye düşünüyorum.
 
FRANSA’DA SOL LE PEN’E 
VERİLEN CEZAYA KARŞI DİKİLDİ
 
Bunları düşünürken dün Fransa’dan çok önemli bir haber geldi.
Mahkeme, Ulusal Cephe lideri Le Pen’e 4 yıl boyunca seçimlerden men cezası verdi.
Yani “Dört yıl boyunca muhtar bile seçilemez” dedi.
İlk tepki kimden geldi?
Sosyalist Parti ve daha soldaki lider Melanchon’dan.
Her ikisi de en güçlü siyasi rakibin önünün yargı yoluyla kesilmesine itiraz etti.
Tıpkı 2004’de CHP’nin Erdoğan’a verilen siyasi yasağı kaldırmak için Anayasa değişikliğine destek vermesi gibi..
Mertçe yani…
 
ERDOĞAN DÜN MACRON’LA NE 
KONUŞTU ÇOK MERAK EDİYORUM
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün böyle kritik bir günde Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la konuştu.
Çok merak ediyorum bu konuşmanın içeriğini…
Acaba Macron, geçen seçimdeki en büyük rakibi Le Pen’e verilen bu ceza ile ilgili ne dedi?
Çünkü bir gün önce Türkiye’ye yönelik hepimizin çok düşünmesi gereken bir mesaj vermişti:
“Avrupa’nın, demokrasi yolunda ilerleyen Türkiye’ye ihtiyacı var.”
O zaman düşünelim.
Erdoğan’la aynı suçlamalarla karşılaşıp tutuklu yargılanan İmamoğlu ve arkadaşlarına bakıp ne düşünmeliyiz?
 
SOLCULAR İSLAMCI VE 
SAĞCILARDAN DAHA MI MERT
 
Fransa’da sol partiler aşırı sağ parti liderinin seçim hakkının alınmasına itiraz ediyorlar.
Geçmişte CHP de aynı şeyi yapmıştı.
Yani sol partiler siyasi rekabette mertçe davranıyorlar.
O zaman soralım:
Solcular, siyasi rekabette sağcılara, İslamcılara ve Milliyetçilere göre daha mı mert insanlar…
Özellikle “Mertlik” kavramını çok seven Milliyetçilere soruyorum…
Fransız solcuları kadar mert olmak size de yakışmaz mı…

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.