Ertuğrul Özkök: Çok İlginç Bir Arkeoloji Dedektifliği Ve CSI Olayı

Ertuğrul Özkök: Çok İlginç Bir Arkeoloji Dedektifliği Ve CSI Olayı

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde "Çok İlginç Bir Arkeoloji Dedektifliği Ve CSI Olayı" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Bugün size belki de dünya arkeoloji tarihine geçecek bir dedektiflik ve CSI, yani ‘olay yeri inceleme’ vakası anlatacağım.

Ama önce bugünlerde cevabını en merak ettiğim şu soruyu soracağım:

“Acaba Beştepe Külliyesi’nde sergilenen Marcus Aurelius sergisini, açıldığı günden bugüne kaç kişi ziyaret etti?”

Eminim bazılarınız “Orada böyle bir müze mi var” diye soracaksınız.

Bazılarınız da “Orada böyle bir eser mi sergileniyor” diye de sorabilirsiniz.

 

6 AĞUSTOS’TAN BERİ ORADA

ÖYLE BİR SERGİ VAR Kİ

 

Evet Külliye’nin içinde “Cumhurbaşkanlığı Sergi Salonu” adlı bir alan var.

Ve 6 Ağustos gününden beri orada çok önemli bir arkeolojik eser sergileniyor.

Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un 1000 yıllık bronz heykeli.

Sergide sadece bu heykel yok. Neolitik Çağ’dan Roma Dönemi’ne uzanan 350’den fazla nadide eser, mitoloji, diplomasi ve bilimin aynı zeminde buluştuğu bir kurguyla sunuluyor.

3.jpeg


ESERLERİN YÜZDE 80’İ

İLK DEFA SERGİLENİYOR

 

Bu eserlerin %80’inden fazlası ilk kez sergileniyor.

Böylesine önemli bir sergi yani.

Açıldığı günden bugüne 23 gün geçti.

O nedenle merak ediyorum:

“Acaba bu 23 gün içinde o heykeli ve onunla birlikte açılan sergiyi kaç kişi ziyaret etti.”

Bu soruyu soruyorum çünkü kafamda bazı soru işaretleri ve kaygılar var.

Ama önce size bu heykelin arkasındaki müthiş hikayeyi anlatayım.

Belki o zaman Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki bu serginin önemini daha iyi anlayabilirsiniz ve gidip ziyaret edebilirsiniz.

Sonra da kafamdaki şüpheyi dile getireceğim.

Hikayeye sonundan başlayacağım.

 

GEÇEN MAYIS ÇIKARILAN

BİR SİLİKON AYAK İZİ

 

2024 yılının Mayıs ayında Amerika Birleşik Devletlerinin Cleveland şehrindeki müzede bulunan bir heykelin silikon ayak izi çıkarıldı.

Bu ayak izleri, New York Manhattan Bölge Savcılığı ve ABD İç Güvenlik Soruşturmaları Birimi(HSI) ortaklaşa başlattığı soruşturmayı yürüten yetkililere iletildi.

Bu ayak kalıbı izi, diplomatik bir kurye ile mühürlenmiş bir koli olarak Türkiye’de Burdur şehrine 50 km mesafedeki Gölhisar ilçesine gönderildi.

 

SİLİKON AYAK İZİ 8800 KM

UZAKTAKİ BURDUR’A GÖNDERİLDİ

 

Mühürlü silikon ayak izleri, bu ilçenin sınırları içindeki Boubon Antik Kentinin Sebasteion adlı yapısının içindeki boş bir heykel kaidesinin önünde açıldı.

Silikon ayak kalıbı, boş kaidenin üzerine özenle yerleştirildi.

Silikon kalıp, sanki milimetrik biçimde alınmış gibi boş kaidenin üzerindeki ayak izlerinin üzerine oturdu.

Bu işlem. Video ile kaydedildi ve resmi bir zabıt haline getirilip, Manhattan’a gönderildi.

Artık geriye tek işlem kalmıştı.

Boubon kentinden üç ayrı yerden ve bir de orada toprak altından çıkarılan heykellerden alınan toprak örneklerinin Almanya’da bir enstitüye gönderilmesi…

 

65 YIL ÖNCE BOUBON ANTİK KENTİNDE BİR

“FİLOZOF İMPARATOR” HEYKELİ ÇALINIYOR

 

Şimdi 65 yıl önceye dönüp Mahhattan’da noktalanacak olan hikayeyi baştan anlatalım.

1960’lı yılların başında Boubon Antik Kenti’nde bazı kişiler kaçak kazılarla çok kıymetli bazı arkeolojik kalıntıları toprak altından çıkardı.

Bunlardan biri  “Filozof İmparator” olarak tanınan Roma İmparatoru Marcus Aurelius’un bronz heykeliydi.

Bu heykel gizlice Türkiye’den çıkarıldı.  Onu izleyen yıllar içinde el değiştirerek sonunda ABD’nin Ohio eyaletindeki Cleveland Sanat Müzesi koleksiyonuna girdi.

Böylece Anadolu’nun en nadide bronz heykellerinden biri olan eser, Türk kültürel varlığı envanterinden kaçırılmış oldu.

 

BİR TÜRK BİLİM KADINI

HEYKELİN PEŞİNE DÜŞÜYOR

 

Ancak Cleveland Müzesi yetkililerinin hiç beklemediği bir gelişme oldu. Bir Türk bilim kadını, rahmetli Prof. Dr. Jale İnan bu heykelin peşine düştü.

Bu olayı önce  bilim dünyasının gündemine taşındı.

633294b586.jpg

2021’de ise Prof. İnanın başlattığı bu çabaya bir başka insan da katıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy.

Bakanlık sadece  Marcus Aurelius’un bronz heykelini değil, onun yanı sıra Boubon kökenli Lucius Verus, Septimius Severus ve Caracalla’ya ait eserler için de girişimleri başlattı.

2.jpeg

MANHATTAN BÖLGE SAVCILIĞI

VE İÇ GÜVENLİK DEVREYE GİRİYOR

 

2021’de Kültür ve Turizm Bakanlığı ile New York Manhattan Bölge Savcılığı ve ABD İç Güvenlik Soruşturmaları Birimi(HSI) ortak soruşturma başlattı.

Artık sıra bu heykelin Türkiye’den çalınıp getirildiğinin ispatına kalmıştı.

Hiç kolay bir iş olmadı.

Tam bir Arkeoloji CSI, yani olay yeri incelemesi gerekti.

Arkeolojinin adli tıbbı işin içine girdi.

 

ARKEOLOJİ DEDEKTİFLERİ

VE CSI EKİPLERİ İŞ BAŞINDA

 

Önce bilimsel testler yapıldı.

Yukarda anlattığım, “Photogrammetric model” denilen,  “Silikon ayak kalıbı hazırlama” işlemi ve karşılaştırma gerçekleştirildi. Heykelin ayağından silikon kalıp alınarak Bubon’daki orijinal kaideye oturup oturmadığı incelendi.

Sonra “Kurşun izotop analizine” geçildi. Heykelin ayağındaki kurşun tıkama (plug) ile Bubon’daki kaideden alınan örnekler karşılaştırıldı. 

 

BEKLENEN TOPRAK HEYKELDEN

SON ANDA ÇIKARILIYOR

 

Üçüncü aşamada sıra “Toprak analizine” geldi.  

Cleveland’a kaçırılan heykelin içindeki toprak örnekleri zorlukla çıkarılarak, Bubon’daki üç farklı konumdan ve orada bulunmuş başka bir heykelden alınan topraklar tarafsız bir inceleme merkezine gönderildi.

Burası Almanya’da Curt Engelhorn Arkeometri Merkeziydi.

Sonunda arkeolojik Adli Tıp raporunu verdi:

Sonuçlar, heykelin gerçekten Bubon’dan geldiğini kesinlikle ispatlıyordu.

 

CLEVELAND MÜZE DERGİSİNDE

BULUNAN 1987 TARİHLİ İLGİNÇ BELGE

 

Bu da yetmedi.

Arşivsel ve Tanıklığa Dayalı Kanıtlar da sunuldu.  

1960’lı yıllarda Bubon’daki Sebasteion kompleksinde heykellerin gizlice çıkarıldığına dair görseller ve tanıklıklar bulundu.

Arkeoloji dedektifleri bu arada çok ilginç bir belgeyi ortaya çıkardı.

Bizzat, Cleveland Müzesi’nin 1987 yayınındaki bir makalede, “heykelin Bubon’dan geldiği yönündeki kendilerinin de kabul ettikleri tespitler” yer alıyordu. 

Ayrıca, Türkiye’deki yetkililer ve Manhattan Başsavcılığı, heykelin yasadışı çıkarımı ve kaçırılması ile ilgili tanık ifadelerini, arşiv kayıtlarını ve müzeye ulaşan diğer bağlantıları mahkemeye sundular.

 

CLEVELAND MÜZESİNİN

SON İSTEĞİ 2 AYLIK SÜRE

 

Böylece 2025 yılı Şubat ayına geldik.

Manhattan Mahkemesi işte o gün kesin kararını verdi.

Filozof İmparator Marcus Aurelius’un bronz heykeli Türkiye’ye iade edilecekti.

Aynı tarihte  Cleveland Müzesi, Şubat 2025’te dava mücadelesini bırakmaya ve heykeli teslim etmeye karar verdi. Çünkü artık yapacak bir şey kalmamıştı.

Turizm ve Kültür Bakanlığı mükemmel bir arkeoloji dedektifliği ve Arkeolojik CSI yani olay yeri incelemesi yapmış ve Başsavcılığa sunmuştu..

Türkiye bu büyük arkeoloji savaşını kazanmıştı.

Bu heykeli yıllarca sergileyen Cleveland Müzesi’nin artık tek isteği vardı.

Bu heykeli son bir defa “Özel etkinlik “ olarak sergilemek…

Onu yaptılar ve Marcus Aurelius 65 yıl sonra anavatanı Türkiye’ye döndü.

 

HEYKEL BOŞ KAİDESİNE DÖNMEDEN

ÖNCE KÜLLİYE’YE  UĞRUYOR

 

Ancak Boubon’da 65 yıldır onu bekleyen, silikon ayak izlerine uygun boş kaidesinin üzerine dönmeden bir başka yere uğrayacaktı.

Orası da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Sergi Salonuydu.

Bundan 23 gün önce, 6 Ağustos 2025’te o mekanda  “Arkeolojinin Altın Çağı” sergisi ve Uluslararası Arkeoloji Sempozyumu” düzenlendi.

thumbs-b-c-bcc95cdf5e4e2ff535e256e7d3851666.jpg

Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerçekleştirdi.

Üç gün süren sempozyuma 29’u yabancı olmak üzere 250’yi aşkın bilim insanı katıldı; 17’si yabancı toplam 33 akademisyen sunum yaptı. Türkiye genelindeki tüm kazı başkanları da programda hazır bulundu.

Ve 65 yıl sonra anavatanına dönen 1000 yıllık heykel iki ay boyunca işte o salonda o gün sergilenmeye başlandı.

Ve o heykelin arkasında işte böyle büyük bir arkeoloji savaşı var.
 

GELİYORUM KAFAMDAKİ

SORUYA VE ŞÜPHEYE


Soru şu:

Acaba 23 gün boyunca o sergiyi kaç kişi ziyaret etti.

Çünkü ülkemizdeki  “Kutuplaşma” Cumhurbaşkanlığı Külliyesini halkın bir bölümüne, “Dışarıya sımsıkı kapalı, binlerce polis tarafından korunan, insanların semtinden bile zorla geçebildiği bir 'Saray' duygusu" verdi maalesef.

Ankara halkının çoğunluğu Muhalefet partilerine oy veriyor ve o insanlar ne yazık ki o Külliyeyi psikolojik olarak benimseyemedi.

 

BİR YETKİLİYE SORDUM: KÜLLİYE’DEKİ

SERGİYE NASIL GİRİLİYOR? KOLAY MI

 

Ayrıca, ben dahil bir çok kişi o Külliye’de böyle bir yerin bulunduğunu yeni öğreniyoruz.

Dün bir Kültür Bakanlığı yetkilisine “Oraya nasıl giriliyor” diye sordum.

“Kolayca giriliyor” dedi.

Ama Külliye bence önce oranın şato gibi korunan, içeriye kimsenin giremediği bir yer olduğu imajını kırmalı.

 

BELEDİYENİN HALKA AÇIK

SERGİLERİNİ KAÇ KİŞİ GEZİYOR

 

Ahmet Güneştekin’in İzmir’de, Belediyenin mekanında açılan “Gavur Mahallesi” sergisini 3 milyona yakın insan ziyaret etmişti.

İstanbul Feshane’de açılan “Kayıp Alfabe” sergisini bugüne kadar gezen insan sayısını öğrenemedim ama günde ortalama en az 3-5 bin kişi ziyaret ediyormuş. Hafta sonlarında bu rakam 10 bini geçiyormuş.

Çünkü o mekanlar Belediyeye ait ve Külliye gibi “Girilmesi zor kaleler” olarak  algılanmıyor.

 

CUMHURBAŞKANI HEYKELİ ÖNCE

ORAYA GETİREREK ÇOK İYİ BİR İŞ YAPTI

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Hanım Marcus Aurelius heykelini önce Külliye’ye getirerek sergilemekle çok iyi bir iyi bir iş yaptılar.

İnşallah bu, Türkiye’de halkın gözünde giderek destek kaybeden “Güçlendirilmiş Başkanlık Sistemine” halka daha açık bir anlayış ve uygulama getirecek bir anlayışın ilk adımı olur.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’u da bu çabası için kutluyorum.

Bütün dünyaya çok etkili bir “Arkeolojik CSI ve dedektiflik örneği" verdiler.  

Bence Ankaralılar da eğer içlerinde bir psikolojik engel varsa, onu aşıp bu sergiyi ziyaret etmelerini öneririm.

Hikayesi çok güçlü bir sergi bu.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.