Ertuğrul Özkök: Bugünlerde gece yolda dev bir tavşana rastlarsanız bilin ki gemi su alıyor
Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde "Bugünlerde gece yolda dev bir tavşana rastlarsanız bilin ki gemi su alıyor" başlıklı yazısını kaleme aldı.
Anlatacağım, yaşanmış, gerçek bir olay.
Anlatan da bir Türk bilim kadını…
Cambridge Üniversitesi’nde “Mekansal İktisat" alanında doçent öğretim üyesi.
Aynı zamanda Sidney Sussex College’de de dersler veriyor.
Onu “Oksijen” Gazetesindeki yazılarından tanıyoruz.
Anlattığı olay İsveç’te başına gelmiş.
Doktoraya başladığı günlerin birinde, gece geç vakit evine giderken, yolda karşıdan karşıya geçen devasa bir tavşan görmüş.
Ama gerçekten devasa bir tavşan.

ÇOK UYKUSUZ VE YORGUNDUM
ACABA HAYAL Mİ GÖRDÜM
Önce, “Uykusuz ve yorgun olduğum için gözlerimin bana bir oyun oynadığını düşündüm” diyor.
O gece hafif sarsılmış ama üzerinde durmamış.
Ancak…
Birkaç gece sonra aynı tavşanı yeniden görmüş.
Sonra bir daha…
O gecelerdeki ruh halini şöyle anlatıyor:
“İçimde tuhaf bir kaygı büyüdü. Acaba akli melekelerimi mi kaybediyordum? Kimseye bahsetmedim. Henüz yeni tanıştığım arkadaşlarım beni deli sanmasınlar diye sustum.”
BİR GÜN İŞYERİMDEKİ BİR
ARKADAŞIMA BUNU ANLATTIM
Sonra nihayet bir gün çalıştığı yerdeki arkadaşlarından birine açılmış, “Eve gidip gelirken yolda dev bir tavşana rastlıyorum” demiş.
Arkadaşı dinlemiş ve gayet sakin bir sesle şunu söylemiş:
“Ha o epey bir süredir şehre dadanan bir yaban tavşanı…”
Son yıllarda hem Türkiye’de, hem de dünyada okuduğum en ilginç ekonomi kitaplarından biri işte bu satırlarla başlıyor.
Dev bir tavşan hikayesi ile…
O AN AKLIMA LEWIS CAROLL’UN “ALİS
HARİKALAR DİYARINDA” KİTABI GELDİ
Daha o satırlara ilk başladığımda aklıma “White Rabbit” geldi.
Lewis Caroll’un “Alis Harikalar Diyarında” romanındaki ‘Beyaz Tavşan” yani.
Çocukluğumdan beri hayatımda hep bir tavşan imgesi ile yaşadım.
Yazdığım tek roman olan “Tuhaf Bir Çocuğun Fevkalade Hikayesi’nde ” hayali bir tavşanın önemli yeri vardı.
O nedenle iki tavşan karakteri benim için çok önemliydi.
Lewis Caroll’un “Beyaz Tavşan’ı” ve bir de çizgi romandaki “Buggs Bunny…”
PAUL MCCARTNEY VE BİR BAŞKA GENEL YAYIN
YÖNETMENİ DAHA LEWİS CAROLL HAYRANIYIŞ
Geçenlerde Beatles üyesi Paul McCartney’in “Lyrics” adlı hatıra kitabını okudum.
O da Lewis Caroll hayranıymış.
Ondan önce Vanity Fair dergisinin 24 yıl genel yayın yönetmenliğini yapmış Graydon Carter’ın hatıra kitabını okumuştum.
O da Lewis Caroll ve Beyaz Taşan hayranıydı…
Sadece gazeteciler ve müzisyenler yolda tavşan görür sanıyordum, meğer ekonomistlerin de böyle bir tavşanı varmış.
Peki bir ekonomi kitabı niye bu tavşan hikayesi ile başlıyor?
YOLDA GÖRDÜĞÜM O DEV TAVŞAN
GERÇEKTEN DEV BİR TAVŞANMIŞ
İki hafta önce yayınlanan “”Herkes Biliyor Geminin Su Aldığını” adlı harika kitabın yazarı Özge Öner bunu şöyle açıklıyor:
“Meğer ben delirmemişim. Gördüğüm gerçekten bir tavşanmış. Aslında bir iktisatçının vaziyeti de işte aynen budur…”
Zaten kitabının adı da tam bunu anlatıyor:
“Herkes Biliyor Geminin Su Aldığını…”
Leonard Cohen’in o hepimizin bildiği , “Everybody Knows” şarkısının sözlerinden alıntı bu cümle de hepimize aynı hikayeyi anlatıyor.
“Gece yarısı yolda gördüğümüz dev tavşan, gerçekten de bir dev tavşan olabilir…”
Özge Öner bu girişten itibaren bize Türkiye’nin durumunu çok renkli, çok yaratıcı ve çok rahat okunan bir dille anlatıyor.

BEN CEMİL MERİÇ’İN
ANLATTIĞI O İNSANIM
O da benim gibi “Mahallesiz” bir yazar.
Yani iktidar veya muhalefet etiketlerini reddediyor.
Bunu da Cemil Meriç’in şu sözü ile anlatıyor:
“İdeolojiler, idrakımıza giydirilen deli gömlekleridir…”
Hangi inançtan olursa olsun ideolojiler, ideolojileşmiş inançlar…
Daha girişte Türkiye’nin belki de 75 yıllık çok partili hayatının büyük bir putunu kırıyor.
“Mevzu ekonomi değil” diyor.
Veya sadece ekonomi değil.
ESKİ BİR HURAFE: “TENCERE
DOLMAZSA SANDIK BOŞALIR”
Rahmetli Demirel’in tarihi bir sözü vardı.
“Tencere dolmayınca, sandık da boşalır…”
Çok partili hayatın uzun yılları boyunca belki bu söz siyasetin altın kurallarından biriydi.
Ancak yaşadığımız son 10 yıl bu kuralı artık bir hurafe haline getirdi..
2023 yılında tencereler bomboşken Erdoğan seçimi yine kazandı.
ERDOĞAN’IN KAŞIKLA DEĞİL
KEPÇEYLE OY TOPLADIĞI İLLER
Tabi hemen aklınıza şu gelecek:
“Kahvede oturana, işi olmayana bu kadar sosyal yardım yapılırsa tabi ki böyle olur…”
Ancak Özge Öner aynı fikirde değil:
“Hayır bu sosyal yardım AKP’nin 27 milyon oyunu açıklamıyor” diyor.
Aynen şöyle diyor:
“Erdoğan’ın oylarını kaşıkla değil kepçeyle topladığı şehirlerin azımsanamayacak bir kısmında refah düzeyinin muhalif bloka oy veren illerden fersah fersah geride olduğunu detaylı bir istatistiğe gerek kalmadan ilk bakışta görebilirsiniz.”
Evet gemi fena halde su alıyor…

KARŞIMIZDAKİ MESELE BİR EKONOMİK
KIRILGANLIK DEĞİL FİKRİ BİR ÇÖKÜŞTÜR
Öyleyse nasıl açıklayacağız bu durumu?
Aynen aktarıyorum:
“Karşımızda duran tablo, yalnızca bir ekonomik kırılganlık, bir siyasi gerilim ya da kurumsal aşınma meselesi değil, doğrudan doğruya fikri bir çöküş meselesidir. “
Çok tehlikeli ve karamsar bir teşhis bu…
Yani diyor ki, “Su alan sadece ekonomi değil…”
DÖVİZ KURU, FAİZ ORANI SADECE
SEMPTOM… ASIL MESELE BAŞKA
Ne öyleyse geminin başka arızaları?
“Türkiye’nin ekonomik sorunları sadece kötü ekonomi yönetiminin bir sonucu değil, kötü yönetimin sistematik hale getirdiği bir güven krizinin yansımasıdır. Biz bu güven krizinin en somut halini hukuksuzlukta görüyoruz bugün. Ekonomi, hukuk varsa çalışır. O yüzden döviz kuru, faiz oranı, enflasyon gibi göstergeler sadece semptom aslında. Asıl hastalık, bir epidemiye dönüşmüş vaziyetteki hukuksuzluk. Hukuk olmadan ekonomi inşa edemezsiniz.”
CÜNEYT ZAPSU’NUN SAVCI
KAPISINDA ÇÖKEN İDDİASI
İyi ama Erdoğan’ın bir zamanlar en etkili danışmanı olan Cüneyt Zapzu ne demişti?
“Bu sıkıntıları atlatalım, ben de yaşarsam en büyük muhalefeti hep birlikte yaparız…”
Özge Öner bu cümleyi kabul etmiyor.
“Naçizane, iktisatçı kimliğimi bir tarafa koyarak söylemek isterim ki” diyerek, içindekini söylüyor:
“Önce ekonomiyi ayağa kaldıralım sonra demokrasiye bakarız" demek bir safsatadır.

O KİTABINI YAYINCIYA TESLİM
EDERKEN ZAPSU NEREDEYDİ
Kaderin garip tecellisi…
Öner bu kitabı yayıncıya teslim ettiği günlerde Cüneyt Zapsu savcılığa çağrılarak ifadesi alınıyordu.
Çok yakın tarih Özge Öner’i şimdiden haklı çıkarmıştı.
Cüneyt Zapsu, ne ekonomiyi halledebilmiş, ne de demokrasi için mücadeleye başlayabilmişti.
Peki çözüm?
Popülizme” karşı yeni bir siyaset gerekir….
Öner, kitabının son bölümünü siyasete ayırıyor.
Artık iyice su alan bu gemiyi kim, nasıl kurtaracak?
ÖNCE ŞUNU GÖRELİM: “BUGÜN TÜRKİYE’Yİ
PARTİSİZ BİR LİDER YÖNETİYOR”
“Sağlıklı bir zafer analizi şart” diyor…
Sağlıklı zafer analizine çok çarpıcı ve şaşırtıcı bir teşhisle başlıyor:
Birinci teşhisi bütün dünyadan;
“Dünyada partisinden büyük liderler fenomeni başladı…”
İkinci teşhisi Türkiye’den;
“Bugün Türkiye’yi partisiz bir lider yönetiyor…”
Oysa tam aksine biz Erdoğan’ı “Partili” hatta “Partici” lider olarak bilmiyor muyuz?
“Hayır değil, o artık partiler üstü bir lider “diyor.
Buna örnek olarak da, son balkon konuşmasında yanına sadece eşi Emine Erdoğan’ı alarak çıkmasını gösteriyor:
“O gece kendi kendime ‘Asıl değerli yalnızlık bu’ dedim…”
ONUNLA ANCAK İDEOLOJİ DENİLEN DELİ
GÖMLEĞİNİ ÇIKARMIŞ BİRİ BAŞ EDEBİLİR
Ona göre “Balkondaki bu lider, partisinden büyük lider tezinin vücut bulmuş halidir.”
Peki bu lideri kim yenebilir?
Cevabı şu:
“Onunla ancak partiler üstü bir liderin lokomotif olduğu bir tarz-ı siyaset baş edebilir…”
“İdeoloji denen deli gömleğini sırtından çıkaracak bir lider” tarif ediyor.
“Çünkü bu gömleği partilerimizin sırtından çıkarması ne mümkündür ne de faydalıdır” diyor.
“TÜRKİYE’DEKİ BLOKLAR
İSTANBUL’DA YIKILMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2019’ yerel seçiminden önce söylediği bir sözü hatırlatıyor:
“İstanbul’u alan Türkiye’yi alır….”
CHP son iki seçimdir İstanbul’u aldı.
Ama Türkiye’yi de alabilir mi?
“Bu tez doğrudur ama önündeki engelleri kaldırmak gerekir” diyor.
Evet CHP İstanbul’u aldı ama nasıl aldı?
Burada bir noktaya dikkatimizi çekiyor:
Çünkü “Türkiye’deki bloklar İstanbul’da yıkılmıştır…”
“Bu anlamda İstanbul Türkiye’nin tek lokomotif şehridir…”
Yani?
“CHP’nin başarısı ile Ekrem Bey’in başarısı ayrı değerlendirilmeli…”
Ankara siyasetinin, partileri ve siyasetçileri “Parti binasına kapattığını” söylüyor.
İDDİAM ODUR Kİ; 2028 YOLUNDA YÜRÜYECEK
TEK MUHALİF ADAY EKREM İMAMOĞLU’DUR
Kitabın 208’inci sayfasında da kendi görüşünü şu cümle ile açıklıyor:
“Bu yüzden iddiam odur ki, 2028 yolunda yürümek temayülü istatistiki bir gerçeğe karşılık düşen tek muhalif aday olarak Ekrem İmamoğlu da böyle bir müstakil siyaseti temsil etmek durumundadır.”
Bu mükemmel kitap önceki ay, (2025 Ekim) yayınlandı…
Yani, yayınlandığı gün, “Tek lider” dediği Ekrem İmamoğlu,
8 aydır Silivri’deydi ve bütün siyasi haklarını kaybetme, riski altındaydı.
TÜRKİYE’NİN BUGÜNKÜ
EN BÜYÜK DİLEMMASI
Galiba bugün için Türkiye’nin önündeki en büyük “Demokratik dilemma budur…”
Rejimi selamete götürecek en şanslı adayın, “Muhtar bile seçilememe” riski…
Kitabı bitirdiğimde şunu çok iyi anladım.
19 Mart gerçekten çok hayati bir vuruşmuş.
Bu da 4 bin sayfalık iddianamenin tamamen siyasi bir temele oturtulmasını çok iyi açıklıyor.
Kısaca “Su alan gemide herkes her şeyi biliyor…”
HEPİMİZ BİRLEŞTİRİCİ VE GÜZEL YENİ
BİR HİKAYE DUYMAYI BEKLİYORUZ
Kitabın son bölümünde bütün Türkiye için bir temenni var.
“Hepimiz yeniden güzel birleştirici bir hikayeyi duymayı bekliyoruz.”
İyi de, ortada böyle bir dilemma varken bu birleştirici güzel hikaye nasıl ortaya çıkacak?
Kendi payıma Özge Öner’in bu temennisini sadece muhalefet için geçerli saymak istemiyorum.
Yüzde 30 oyda çakılan ve bir türlü burnunu kaldıramayan oyları, AKP’yi destekleyenlerin de partilerinden böyle yeni bir hikaye beklediğini göstermiyor mu…
SİLİVRİ DUVARLARI SADECE CHP’Lİ
DEĞİL AKP’Yİ DE HAPİSTE TUTUYOR
O nedenle kitabı kaparken şunu düşünüyordum.
Silivri sadece muhalifleri değil, iktidarı da hapiste tutuyor.
Çünkü o duvarlar AKP’yi de, yeni ve birleştirici bir hikaye yazabilmekten alıkoyuyor; artık kronikleşen yüzde 30 bandından dışarı çıkmasına mani oluyor.
Erdoğan’a başarı getiren “Partiler üstü” özelliğini yıpratıyor.
Sonuç olarak benim yorumum şu:
Güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı sisteminin” en güçsüz yanı, ekonomik sorunu çözememesi değil, Silivri duvarlarını yıkamaması.
O nedenle bu kitabı AKP’lilerin de okumasında büyük yarar var diye düşünüyorum.
Unutmayın…
Bu kitabın yazarı, “İdeoloji denilen deli gömleğini sırtından çıkarmış”, “Mahallesiz” bir bilim kadını…
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.