Ertuğrul Özkök: Boğaziçi avlusunda bir iftar vakti başlayan nehir roman

Ertuğrul Özkök: Boğaziçi avlusunda bir iftar vakti başlayan nehir roman

Ertuğrul Özkök bugünkü köşesinde "Boğaziçi avlusunda bir iftar vakti başlayan nehir roman" başlıklı yazısını kaleme aldı.

Önceki gün Boğaziçi Üniversitesi’nin bahçesinden gelen fotoğraf bir dönem filmi gibi hafızama yerleşti.

Üniversitenin bahçesinde iftar yemeği verilmiş.

Binlerce öğrenci yere serilen sofrada iftar açıyordu.

Medine’de Mescid-İ Nebevi’nin avlusundaki iftar sofrası

Yıllar önce Ahmet Hakan’la birlikte gittiğimiz Umre’de, Medine’deki Mescid-i Nebevi Cami’nin avlusunda açılan iftar sahnesi geldi gözümün önüne.

Orada bu yer sofrasının çok pratik ve hızlı biçimde kaldırılıp, teravih namazı kılınacak hale getirilişini hayretle seyretmiştim.

İnsan toplumsal olaylara sosyolog gözüyle baktığı zaman bazı ayrıntıları merak ediyor.

Avludaki iftara katılanların kaçı Boğaziçi öğrencisi?

Acaba üniversitenin bahçesindeki bu iftara katılanların kaçı Boğaziçi Üniversitesi veya herhangi bir üniversitenin öğrencisiydi?

Kaçı dışardan iftara davetlidir?

Fotoğraflardan pek çıkaramadım.

Merakımın nedeni de şu…

Türkler Ramazan, Cuma ve Bayram namazı Müslümanıdır…

Yıllar önce Hürriyet’te genel yayın yönetmenliğine başladığımda, Ramazan sırasında öğle yemeği talebinin yüzde 60 düştüğünü öğrendiğimde şaşırmıştım.

Hürriyet’te bu kadar çok insanın oruç tuttuğunu tahmin etmiyordum nedense…

Bu iftarda başlayan bir Boğaziçi belgeseli çekilse

Boğaziçi’nin avlusundan gelen fotoğrafa bakarken, çok yıllar öncesine döndüm.

Gözümün önünden, nehir roman biçiminde bir belgesel geçti…

Şimdi o iftar sofrasından filmi geri sararak, 56yıl önceye dönüyorum.

Yıl 1969 Londra’nın Moorgate bölgesinde bir ofis

Yıl 1969…

Londra’da finansal şirketlerin toplandığı Moorgate’de bir ofis.

Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk bağımsız denetim şirketi Arthur Andersen, Londra bürosunu açmış.

Amerikan yatırımcılarının Avrupa’ya açıldığı yılların başı.

Yıl 1969 o büroda bir Türk genci işe başlıyor

İşte yeni açılan o büroda, 1969 yılında bir Türk genci işe başlıyor.

Adı Mehmet Önkal.

CV’sinde şu yazmaktadır:

Robert Kolej Yüksek Okulu…

İşe alınmasının arkasında Türkiye’den gelen bir talep vardır.

Onun için de nehir romanımız o günden 19 yıl önceye doğru akıyor.

Yıl 1950, Türkiye’de bir yatırım bankası kuruluyor

Yıl 1950.

Türkiye’nin özel sermayeli ilk kalkınma ve yatırım bankası olan “Türkiye Sınai Kalkınma Bankası” kuruluyor.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve ticari bankaların pay sahipliği ile kurulmuştur.

Bu banka, yabancı kredi kaynağının Türkiye’ye girişi ile ilgili de ilk adımlardan biridir.

Demokrat Parti’nin iktidara geldiği yıldır ve ülkenin kalkınma mottosu, “Karma ekonomidir…”

Bu adeta kutsal bir kavramdır.

1960’ların ikinci yarısı, yerli malları ideolojisinin sonu

Ancak 1960’ların sonlarına yaklaşıldığında artık “yerli malları” ideolojisinin sonuna gelindiğini fark eden insanlar vardır.

Nitekim Türkiye Sınai Kalkınma Bankası artık Türkiye’deki özel sektör yatırımları için yabancı kredi almaya başlamıştır.

Ancak ortada bir sorun vardır.

Krediyi veren yabancı yatırımcılar, paralarının verimli alanlara gideceğinden ve iyi kullanılacağından emin olmak istemektedirler.

Bu ihtiyaç sadece Türkiye değil, ABD ve Avrupa pazarları için de geçerlidir.

“Bağımsız denetim” fikri bu ihtiyaçtan doğmuştur.

Dolayısıyla TSKB’nin yabancı kredi bulabilmesi için de böyle güvenilir bir “bağımsız denetim” şirketine ihtiyaç vardır.

Arthur Andersen’in kapısını ilk çalan Koç ve Sabancı değil

Banka işte bu niyetle 1970 yılının başında Arthur Andersen şirketinin kapısını çalar.

Aynı günlerde Türkiye’de 4 özel şirket de aynı ihtiyacı duymuştur.

Evet Türkiye’de 4 özel şirket aynı yıllarda Arthur Andersen’in kapısına dayanır.

Eminim “bağımsız denetim” fikri denince aklınıza Koç Holding, Sabancı, Eczacıbaşı gibi şirketler gelecek.

Çünkü Batı’ya açılan ilk Türk şirketleri onlardır gibi bir izlenimimiz var.

Hayır…

O üç büyükler o yıllarda o kadar büyük değildi.

Dış kredi denetimi için Londra’ya giden Anadolu merkezli ilk 4 özel sektör şirketi

Türkiye’de modern anlamda bağımsız denetim şirketi ile çalışma vizyonuna sahip ilk 4 şirket kimsenin aklına gelmeyecek şirketlerdi.

O şirketlerin adını ilk defa geçen ay çıkan bir kitapta okudum.

Adı “Bir Arthur Andersen Vardı…”

Türkiye’nin bu vizyonunu başlatan ilk dört şirket şunlardı:

(*) İstanbul’da “NASAŞ”

(*) Bursa’da “Sifaş”

(*) Mersin’de “Anadolu Cam Sanayi”

(*) İzmir’de “Viking Kağıt Sanayi”

Bu şirketler daha o yıllarda IFC ve EXİMBANK kredisi kullanan şirketlerdi.

Bunların bir bölümünün patronları İstanbul’da oturuyordu ama üçünün faaliyet yeri Anadolu’ydu.

Yıl 1970 Londra’daki ofis art arda Türkleri alıyor

Türkiye’den ardı ardına 5 bağımsız denetim talebi gelince Arthur Andersen’in Londra bürosunun Türk kadrosu birden genişlemeye başladı.

1970’te Cevdet Suner, 1971’de Reha Uz Londra bürosunda işe alınır.

1972 yılında üç kişi birden işe başlar:

Burhan Karaçam, Vahyi Somay ve Osman Baran

Bir yıl sonra 6 Türk daha aynı büroda işe alınıyordu.

Erhan Dumanlı, Fethi Ağalar, Ahmet Dikmen, Ali İpek, Can Yeşilada ve Mehmet Kuzeyli.

Ecevit-Erbakan koalisyonu döneminde sayı 20’ye yükseliyor

1974 yılında, yani Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan hükümetinin işbaşına geçtiği yıl 7 kişi daha bu büroya katıldı:

Selçuk Altun, Cemil Köksal, İlker Gülfidan, Nejat Yalım, Bülent Şenver ve Kasıl Kutlutürk.

Aynı yıl bu büroda “yönetim danışmanlığı” diye bir bölüm açıldı.

Oraya da iki Türk alındı:

Mehmet Kuzeyli ve İsmail Yalçınkaya…

Kuruluşun beşinci yılında Arthur Andersen’in Londra ofisinde 20 Türk çalışıyordu.

Bu gençler daha 1973 yılından itibaren Arthur Andersen’in “Audit”lerine katılmaya başladılar.

Sadece Türk şirketlerini değil, İngiltere’deki şirketlerde de bağımsız denetim görevi yaptılar, büyük deneyim kazandılar.

24 Ocak’la başlayan Türk liberal ekonomi devriminde bu 20 kişi rol aldı

Bugün iş çevrelerine gidip sorun.

Bu 20 kişi Türk ekonomisinin dışa açılışının ve karma ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçişinin önemli aktörleri oldular.

Aralarından bazıları Türkiye’nin en önemli bankalarını yönettiler, büyüttüler.

Süleyman Demirel’in 24 Ocak kararlarını alması ve Turgut Özal’ın 1980 darbesinden sonra  gerçekleştirdiği büyük ekonomik reformların inşasında çok önemli roller oynadılar.

“Liberal dönüşümün aktörleri haline gelen” bu 20 kişinin, biri hariç tamamı eski adıyla Robert Kolej, bugünkü adıyla Boğaziçi Üniversitesinden mezun gençlerdi.

Bugün artık hepsi 70’li yaşlarının üzerindeler.

Ama üniversitelerine bağlılıkları aynen devam ediyor.

1970’lerin parlak üniversitesi bugün Amok koşusu yapıyor

Boğaziçi Türk üniversite, iş ve bilim dünyasında işte böylesine büyük yeri olan bir kurumdur.

Şimdi tarihinin en büyük bilimsel krizini yaşıyor.

Eğitim seviyesi hızla düşüyor.

Öğretim kadrosu tasfiye ediliyor.

Arthur Anderson 2002 yılında iflas etti

Arthur Andersen Enron şirketindeki skandaldan sonra 2002 yılında iflas etti.

Ancak Londra’da ve New York’taki yatırım ve denetim şirketleri giderek büyüyor ve sayıları artıyor.

Bu kurumlarda iyi eğitimli çok sayıda Türk çalışıyor.

Ama son yıllarda Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının payı çok geriledi.

Üniversite dünya klasmanında altlara doğru serbest düşüş yapıyor.

Türkiye’nin gözbebeği bir üniversite, gözümüzün önünde mahalli bir yüksek okul olmaya doğru Amok koşusu yapıyor.

Avludaki iftar fotoğrafının gönüllerdeki gerçek manası

Ramazan aynı zamanda tevekkül ayıdır.

O nedenle bu mübarek Ramazan gününde Boğaziçi Üniversitesi’nin avlusundan gelen iftar fotoğrafına bakarken bunları düşündüm.

Umarım o iftara katılan öğrenciler, bu güzide eğitim kurumunun tekrar eski başarılı günlerine dönmesi için de dua etmiştir.

Çünkü bilimde eski günlerine dönmüş bir Boğaziçi, bir bilim avlusunda açılan iftara gerçek manasını verecek, gönüllerdeki gerçek yerine oturtacaktır.

Bu güzel iftar fotoğrafı İslam’ın gurur kaynağı da olabilir.

Türkiye’de bilimin çöküşünün hüzünlü bir hatıra fotoğrafı da….

**

(*) “Bir Arthur Andersen Vardı: Türkiye’de Bağımsız Denetimin Doğuşu ve Yükselişi”Hazırlayan: Burhan Karaçam, Şaban Erdikler, Selçuk Altun; Karakedi Yay. Şubat 2025

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.