Erdoğan ve Scholz: Soğuk atmosferde kritik buluşma
Erdoğan, İsrail'le ilgili açıklamalarının tepkiye neden olduğu Almanya'ya geliyor. Kritik ziyaretten beklentiler büyük. Uzmanlar, iki ülkenin birbirine bağımlılığını, ziyarete ilişkin beklentileri, DW Türkçe’ye anlattı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cuma akşamı Berlin'de yapacağı görüşme, ağır sınamalarla karşı karşıya bulunan her iki ülke için de büyük önem taşıyor. Ancak Erdoğan'ın Almanya ziyareti öncesinde İsrail ile ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle Berlin'de gergin bir hava hakim. Almanya'da Erdoğan'a yönelik eleştirilerin arttığı bir dönemde gerçekleşecek olan bu ziyaret, gündem nedeniyle de kritik önem taşıyor.
Erdoğan'ın Almanya ziyareti sırasında önce Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ile bir araya gelmesi, ardından da Başbakan Scholz tarafından akşam yemeğinde ağırlanması öngörülüyor. Görüşmelerin gündeminde, İsrail-Hamas savaşı ile Ortadoğu'da tırmanan gerilim, Ukrayna savaşı, İsveç'in NATO'ya üyeliğinin Türkiye tarafından onaylanması, AB-Türkiye ilişkileri, Gümrük Birliği'nin modernizasyonu ve düzensiz göçle mücadele yer alıyor.
"Taraflar birbirlerine bağımlı"
Almanya ile Türkiye arasında son dönemde büyük krizler yaşanmış olsa da uluslararası alandaki gelişmeler ve iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin taşıdığı önem, Berlin ile Ankara'yı ipleri koparmamaya diyaloğu sürdürmeye sevkediyor.
DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan ekonomist Prof. Dr. Erdal Yalçın, "Almanya ve Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye, Türkiye'nin de Almanya ve AB'ye ihtiyacı var. Her iki taraf da birbirine bağımlı" dedi.
Konstanz Üniversitesi Uluslararası Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Yalçın, bu bağımlılığın hukuki zemininin 1963 yılında, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile Türkiye arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile oluşturulduğunu anlatırken "Bu, tarafların 60 yıl önce yaptıkları siyasi ve stratejik tercihle oluşmuş bir bağımlılık. Dönemin AET Komisyonu Başkanı Alman Walter Hallstein, anlaşmayı imzalarken ‘Türkiye'nin yerinin Avrupa olduğunu ve bu anlaşmanın da Türkiye'nin kaderini Avrupa'ya bağladığını' söylemişti. Ve bu sözlerle başlayan dönemde, iki tarafı birbirine bağımlı hale getiren, çok güçlü bir entegrasyon süreci yaşandı" diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.