Dostlarından Deniz Baykal mesajları
CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın vefatı sonrası eski dostlarından taziye mesajları gelmeye devam ediyor
Önceki gece Ankara'daki evinde vefat eden CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal için eski dostları whatsap gruplarında anı ve taziye mesajlarını paylaşıyor.
Eski dostlarının Baykal için paylaştıkları mesajlar şöyle:
İsminden başlarsam... İsmini çok severdi.
Özellikle Deniz Gezmiş'in ardından "Deniz" ismi 1970'lerin ortasından itibaren Türkiye'de kız erkek fark etmez çok popüler olmuştur.
Ama Deniz Baykal kendi doğduğu 1938'ler dönemi göz önüne alındığında, "Türkiye'nin ilk DENİZ ismi taşıyan kişilerinden birisi olduğunu" düşünüyordu.
Şöyle biraz kafa yorduğumda sanıyorum haksız da sayılmazdı.
× × ×
Sade, emekçi, memur bir aileden geliyordu. Böyle bir insanın CHP'nin başına gelebilmesini "cumhuriyet fazileti" sayıyor ve "PTT emeklisi Hüseyin Hilmi Baykal'ın oğluyum ben" vurgusu yapıyordu.
Çocuklarına, ailesine çok düşkündü. Hele de kız çocuklarına ayrı bir değer verirdi. "Kızın yoksa çocuğun da yok" diyecek kadar onları önemserdi. Son döneminde kendi kızının (Aslı Baykal) etrafında pervane olarak, biraz da abartarak adeta onu tüm gözlerden ve diyaloglardan sakınması da kaderin bir cilvesi olsa gerek.
× × ×
Deniz Bey'in etrafı "Mehmet"lerle çevrilmişti adeta. Gezilerinde en yakınında Mehmet Sevigen oldu yıllar boyunca. Hani eğer Baykal'ın bir "kara kutusu" varsa sanıyorum odur. Şoförü Mehmet Çakırgöl, koruması Mehmet Güleç ve sevgili torunu Mehmet... Özellikle koruması Mehmet Güleç son anlarına kadar yanından hiç ayrılmadı. Bu Mehmet'lerin hepsinin Deniz Bey'e "gönülden" bir bağlılığı ve derin bir sevgi-saygısı olduğuna yakından tanığım...
× × ×
Bir siyasi şahsiyet olarak Baykal'ın seveniyle, sevmeyeniyle geniş bir kesimi etkilediği muhakkak. Her siyasi gibi elbette eleştirinin de ilginin de odağındaydı. En önemli özelliklerinin başında "devlet adamlığı" ve "siyaset bilimci" kimliği geliyordu. 30 yıllık gazeteci takibimle rahatlıkla söyleyebilirim ki, LİDERdi. Siyasetin doğasındaki çekismeler sonucunda CHP'den kopup başka partiye giden Ahmet Güryüz Ketenci'ye bir kac ay sonra, "Ahmet Abi Baykal'ı terkettin, şimdi durum nasıl, gittiğin yerden memnun musun?" diye sorunca, biraz da Karadenizli argosuyla, "Sorma Rezzak bu Deniz Bey anasının karnından lider doğmuş" demişti.
× × ×
Deniz Bey'in müthiş bir zekası, algısı ve liderlere özgü sentezleme yetisi vardı. Yani ona 10 farklı toplumsal veri veya olgu sunarsanız, ertesi gün sizin karşınıza muazzam bir sentezle çıkabilirdi.
Güne çok erken başlardı, basına, yorumlara hakimdi. Kendisini izleyen ve sabah gündemi için haber amaçlı arayan muhabirlere bu durumu, "Ben bir ineğim, bilgilerle beslenirim ve hergün memelerim sütle dolar, siz onu sorularınızla sağabilirsiniz" derdi.
× × ×
Deniz Bey'in bu büyük lider donanımına, özellikle son genel başkanlık yıllarında ayak uyduramayan bir "siyasi kadrosu" olduğunu düşünürüm. Onun istifasında gözyaşı döken bazı figürlerin şimdilerde AKP'de olduğunu düşünürseniz daha iyi anlarsınız bunu. Detaya ve isimlere girersem kaybolurum diye bu kısa notla yetiniyorum. (Ancak Türkiye'de ve CHP'de 'Baykalcılar Grubu' olarak nitelendirilen oluşumun ilk yapı taşları Tufan Doğu, Erol Çevikçe, Eşref Erdem, Adnan Keskin ve Erdoğan Yetenci ayrı ve siyaseten 'hem etkin hem saygın' bir kulvarda değerlendiriyorum...)
× × ×
Türkiye'nin değişmesini, gerçekten dönüşmesini arzuluyordu. Gerçekçi bir projelendirme ve siyasi akılla Türkiye'nin 20 yılda Fransa veya Almanya olamasa bile en azından bir İTALYA olabileceğini, evrensel standartlara kavuşabileceğini düşünüyor ve savunuyordu. Bu çerçevede kurumsal anlamda AB'nin üzerine düşeni yapmadığını, örgütsel çerçevede ise Avrupa solcularının ve sol-sosyalist partilerinin Türk soluna yeterli duyarlılığı ve yardımı yapmadığını düşünüyordu. Bu düşüncelerini onların yüzüne de vurmaktan çekinmezdi. Bu çerçevede şakayla karışık AB içindeki sol oluşum olan PES'i pes ettirdiği tespiti yapılırdı.
CHP'nin de özellikle örgütsel ve genel yönetim anlamında "zamanın ruhuna" uygun dizayn edilmesi, yenilenmesi ve yapılanması üzerine de kafa yoruyordu. Kendi tabiriyle genel yönetimi "hantal ve hatta külüstür" yapıda diye nitelendirir ve bunun karşıtı bir kurumsallığı arzuladığını vurgulardı. İl örgütlerinin eğitimi, il başkanlıklarına tapulu bina, yeni genel merkez binası, parti okulu, parti içi eğitim, parti sözcülüğünün kurulması, iletişim koordinatörlüğü, bilim platformu, parti müzesi gibi başlıklar onun döneminin icraatlarıdır.
× × ×
İnançlıydı... Allah inancıyla birlikte gösterişsiz bir "ibadet" eğilimi vardı. Dindardı, ama dinci değildi. Oruca geleneksel ölçülerde bağlıydı. İftar saatlerini heyecanla bekler ve karşılardı. Kudüs'te Mescid-i Aksa'ya gittiğimizde, o kutsal mekanda kameralar önünde namaza durmaktan imtina etmemişti.
Kuşkusuz laikti. Ancak çok kişi bilmez, özellikle 28 Şubat sürecinde çok öne çıkan ama geniş kesimlere adeta sırtını dönen katı laiklik savunucularına da mesafeliydi. Halen yaşadıkları için isimlerini yazmayacağım bu kişiler için birkaç gazetecinin olduğu bir sohbetimizde, "bunlar laiklik manyakları, bunlarla Türkiye'yi kucaklayamazsınız, ancak dernek, vakıf bünyesinde yer alabilirler. Bir partide olmaları, taşınmaları mümkün değil" tespitiyle bizi oldukça şaşırtmıştı.
× × ×
Türkülere ayrı bir düşkünlüğü vardı. Özel uçaklı miting gezilerinin biraz da yorgun argın dönüşlerinde bizlere türkü söyletir, kendi de bazan eşlik ederdi.
Sportmendi, çok iyi bir yüzücüydü. Tam bir Antalyalıydı; tam bir deniz insanıydı. "Seçimi kaybedersem Rodos'a kadar yüzerim" sözü bir uçak sohbeti ortamında espri amaçlı söylenmişti ama gazete manşetine taşınmıştı.
Özellikle Oran Sitesinde olduğu dönemde hem sabah yürüyüşleri, hem gazeteciler arasındaki tabiriyle "yürüyüş kolu" çok meşhurdu. Bu yürüyüş ekibine ilişkin anekdotlar ve kimi güncel vakalar, bütün gizlenme çabalarına karşın yine de bizlere kadar ulaşır ve esprilere konu olurdu. Hızlı ve tempolu yürürdü, gezilerde biz muhabirler ona yetişmek için kan ter içinde kalırdık.
Hafızalarımızda otuz yılı aşan bir ataklık, çeviklik, yorulmazlık abidesi olarak yer edinince, doğrusu "tekerlekli sandalyeli" bir finali ona hiç yakıştıramamıştım.
× × ×
İştahlıydı. Yemeğe, sağlığa çok önem verirdi. Disiplinli bir bünyesi vardı. Adeta kendini "lider kodlarıyla" eğitmişti. Sabah 07.00'de Soyuz 7'nin (CHP seçim otobüsüne bizzat benim taktığım isim) tekerinin dönüp, gece 01.00'de bir otele varmayla sonuçlanan gezilerde saatlerce aç-susuz dururdu; ama yiyecek buldu mu, üç kişilik yer adeta bir dahaki durağa kadar depolardı.
Balığa, böreklere ayrı düşkündü. Gezilerde otobüse veya uçağa ikram edilen tepsi tepsi yiyecekleri afiyetle silip süpürürdü. İçkiyi çok ölçülü içerdi. Ben onun iştahı karşısında, "Deniz Bey'in kahvaltıda yediği peynir bizim evin bir haftalık erzakı" esprisini yapardım.
× × ×
Baykal'ın siyasi profilinde en belirgin özelliği, çok çok hırslıydı. Öyle ki ben hep "hırsı aklının önüne geçiyor" diye düşünürdüm... Deniz Bey olarak ise insani yönleri çok fazlaydı. Doğum, evlilik, ölüm gibi günlerde ilgisini eksik etmezdi. Tam lider tavırlıydı. Bir güncel siyasi konuyu konuşurken, birden sizin özel bir sorununuza ilişkin soru sorabilirdi.
Yurtiçi, yurtdışı gezilerde muhabirlerin ihtiyaçlarına, sorunlarına özen gösterilmesini isterdi. Yunanistan'ın Samos (Sisam) adasına giderken Kuşadası'nda Sabah Muhabiri Şenol Ateş'in vize sorunu çıkınca, görevlileri ikna edemeyince sabahın köründe dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'yu sıcak yatağından kaldırmaktan çekinmedi ve sorunu çözerek Şenol'un geziyi izleyebilmesini sağladı. Görevlilerin "Efendim siz gecikmeyin gidin, biz gazeteciyi arkanızdan göndeririz" önerisini kesin tavırla ret etti; çünkü eğer onları dinleyip Şenol'u orada bırakırsa, bürokrasinin onu engelleyeceğini ve geziyi izleyemeyeceğini çok iyi bilecek tecrübeye sahipti.
Benim mide sorunlarımı ve kronik migren krizlerimi bile bilirdi, bir keresinde Dış İlişkiler Sorumlusu sevgili Petek Gürbüz'e, "Sen gezideki gazetecilerin sağlık sorununu, hangi ilacı içtiğini, örneğin Rezzak'ın biraz sinamiki olduğunu bileceksin, senin bir görevin de bu" diye çıkışmış ve beni oldukça mahcup etmişti.
× × ×
Okumaya çok düşkündü ama yazma konusunda kendi deyimiyle "oldukça tembeldi." Bilemiyorum ama keşke kendi kaleminden bir siyasi ve insani "anılar-düşünceler" kitabı bırakabilseydi. En azından bizden birileriyle bir "nehir söyleşi" yapmasını isterdim. Çünkü Deniz Bey konuşma adamıydı, konuştukça açılırdı, hatta coşardı. Rahmetli Bülent Ecevit'le sadece 5-6 dakika süren görüşmesini, görüşmenin ardından bize tam 50 dakika anlatması unutulmazlar arasındadır. Yine bir grup toplantısında, rozet takacağı Aşık Mahzuni Şerif gibi bir üstadın önünde dakikalarca "sazın düzeni ve perdeleri" üzerine konusması hafızamda iz bırakmıştır...
× × ×
Deniz Bey'in insan odaklı bir algısı vardı. Anadolu Solu sürecinde "insan" ve "insancıllık" üzerine çok kafa yormuştu. Yunus'u, Mevlana'yı, Hacı Bektaş'ı, Pir Sultan'ı, Şeyh Edebali'yi "sol perspektiften" özümsemişti. İnsanın şerefi inancı, kimliği, dili, hakları ve hayelleri üzerine çok kafa yoruyordu, anlamaya çalışıyordu. Saatlerce bir bütün olarak insan kavramı üzerine konuşabilirdi...
× × ×
Atatürkçüydü. Atatürk hayranıydı. Katıksız, net... Saatlerce anlatabilirdi. En sıkıştığı anlarda, çıkışı ve gerekli motivasyon kuvvetini, bir kaç sayfa da olsa Nutuk okumakta bulduğunu söyler ve karşısındakine de aynı yöntemi uygulamasını tavsiye ederdi. Atatürk'ün "başarma" açısından kaderinin ve kırılma noktasının, Padişahın emriyle tutuklanabilme korkusuyla Erzurum'a kaygılı kaygılı giderken, kudretli Kazım Karabekir Paşa'nın, karşılama anında çok sert bir topuk selamı çakıp, "Emrinizdeyim Paşam" dediği an olduğunu çok keyifli anlatırdı. Deniz Bey'in zincirleme şekilde en azından köklü üniversitelerde 3-4 saatlik "Atatürk Konferansları" vermemiş olması içimde kalan bir uhdedir.
× × ×
Anı, yaşanmışlık çok... Minik bir kısmını yazabildim sadece. Ben siyasetçilerin insani yönlerinin de irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum. O nedenle "Siyasetçi Baykal" yerine "İnsan Deniz"i daha çok anlattım.
Zaten o da sevdiklerine, yakınlarına, "Siz bana Deniz deyin, çünkü Baykal'ın hizbi var" diye espri yapardı.
Ancak neylersiniz ki hayat, zaman, kader gibi kavramların, "zalim" akışların kimseleri dinlemeyen bir kendi iç dinamiği vardır...
Akar, akar ve bir gün bakarsınız ki, "deniz" bitmiştir...
Bu dünyadan bir Deniz Baykal geçti...
A. Rezzak Oral / Gazeteci
---
1974 Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştiren hükümetin Maliye Bakanı, Zonguldak Maden işçilerinin imzaladığı toplu sözleşmede emeğe en yüksek değeri veren Enerji Bakanı, Kardak krizinde ulusal çıkarlarımızı titizlikle koruyan Dışişleri Bakanı, CHP'nin 4. ve kurucu Genel Başkanı, 1 Mart tezkeresinin TBMM'de reddini sağlayan CHP Genel Başkanı, 2003-2011 döneminde CHP Grup Başkanvekili olarak vekaletini onurla taşıdığım, Cumhuriyetimizin temel değerlerine ve özellikle laiklik ilkesine sahip çıkan devlet adamı Deniz Baykal'ın aramızdan ayrılması hepimizi derinden etkiledi. Üzüntümüz büyüktür. Her geçen gün değeri bir kez daha ortaya çıkıyor.
Siyasal yaşamımızda TBMM 22 ve 23 dönemin yeri ilerde daha da iyi değerlendirilecektir.
Genel Başkanım Deniz Baykal'a rahmet, yakınlarına ve tüm gerçek CHP'lilere başsağlığı diliyorum.
Kemal Anadol
---
Sevgili Genel Başkanım Deniz Baykal’ı kaybetmemiz dolaysıyla derin bir yeis içindeyim
En büyük üzüntüm, Deniz Baykal niteliğinde bir siyaset ve devlet adamının halkımıza ve ülkemize gerekli ve yeterli hizmet fırsatı bulamadan sonsuzluğa gitmesidir.
Atatürk ve İnönü' den sonra partimiz ve laik demokratik cumhuriyetimiz için en değerli ve önemli kayıptır.
Sevgi, özlemle hep arayacağız
Erol Çevikçe
---
Değerli dostlar 66 yıllık dostum ve arkadaşım Genel Başkanım değerli Devlet Adamı sayın Deniz Baykal’ı kaybettik. Tarifsiz üzüntü içindeyim.CHP'ye ülkemize ve Türk demokrasisine verdiği emek ve hizmetleri unutulmayacaktır.Sevenleri ve yakınları BAYKAL'sız yaşamaya çok zor alışacaklardır.Siyaset dünyamızdan yeri kolay dolmayacak bir YILDIZ daha kaymıştır. CHP'lilerin sevenlerinin siyaset dünyasının ve yakınlarının başı sağolsun. Yeni dünyadaki yolculuğuna uğurlar olsun.Allah rahmet eylesin ışıklarda uyusun.
Önder Sav
---
Türkiye, önemli bir devlet ve siyaset insanını Deniz Baykal'ı kaybetti. Hayatını bu ülkenin ulusal birliği, refahı ve mutluluğuna adadı. Ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Yılmaz Ateş
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.