Çağlayan'da ablukanın kaldırılması için İstanbul Valiliği'ne başvuru: 'Çağlayan Meydanı’nı yeniden özgür kılmayı düşünüyoruz'

Çağlayan'da ablukanın kaldırılması için İstanbul Valiliği'ne başvuru: 'Çağlayan Meydanı’nı yeniden özgür kılmayı düşünüyoruz'

19 Mart operasyonuyla tutuklanan İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmadan önce 31 Ocak'ta ifade vermek için gittiği İstanbul Adliyesi önündeki Çağlayan Meydanı başlayan ve ilerleyen haftalarda gittikçe genişleyen polis ablukasının kaldırılması için İstanbul Valiliği'ne idari başvuruda bulunuldu.

İstanbul Adliyesi’nin önünde yer alan Çağlayan Meydanı'nın bir bölümü uzun süredir polis bariyerleri ile abluka altında tutuluyor.

Avukat Hakları Grubu, Çağlayan'da 8 aydır kesintisiz uygulanan bu ablukanın kaldırılması için İstanbul Valiliği’ne idari başvuruda bulundu.

"GEREKİRSE AYM'YE TAŞIYARAK ÇAĞLAYAN'I ÖZGÜR KILACAĞIZ"

Başvuruyu yapan avukatlardan Turgay Bilge, Çağlayan Meydanı’nın ulaşım noktalarının ortasında yer alması açısından yaya trafiği açısından önemli bir meydan olduğuna dikkat çekti. Meydanın polis bariyerleriyle kapatılmış olmasının hem avukatların, adliye çalışanlarının ve vatandaşların günlük hayatını zorlaştırdığını, hem de anayasal hak ve özgürlüklerini engellediğini belirten Bilge, “İdarenin işlemleri her zaman bir amaca ve süreye bağlı yapılmak zorundadır” diyen Bilge, 19 Mart operasyonu sonrası Valilik tarafından Çağlayan Meydanında alınan kısıtlama kararının kesintisiz uygulanarak kalıcı hale getirilmesinin ise hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Avukat Hakları Grubu olarak kısıtlamanın kaldırılması için Valiliğe idari müracaatta bulunduklarını kaydetti. Bilge, “Bunun, hukuksuzluğu nedeniyle kaldırılması gerektiğini belirttik. Buna idare yani Valilik belirli sürede cevap vermediği takdirde bunu idari yargıya, gerekirse Anayasa Mahkemesi’ne taşıyarak Çağlayan Meydanı’nı yeniden özgür kılmayı düşünüyoruz” dedi.

 

"HERŞEYDEN ÖNCE ANAYASAYA AYKIRI"

Vatandaşların adliyeye girişine yönelik kısıtlama da İstanbul Adliye’sinde sıklıkla görülen bir uygulama haline geldi. Özellikle kamuoyunca takip edilen davaların duruşma günlerinde uygulanan kısıtlama nedeniyle, adliyeye alınmayan vatandaşlar ve güvenlik görevlileri arasında tartışmalar yaşanıyor, çok sayıda gazeteci adliyeye alınmaması nedeniyle duruşmaları takip edemiyor. Adliyeye giriş ve çıkışların İstanbul Başsavcılığı’nın kontrolünde gerçekleştiğini belirten Bilge, “Basın mensuplarının ya da vatandaşların adliyeye (girişlerine) ya da bir duruşmayı izlemelerine engel olunması yasalara, herşeyden önce Anayasa’ya, haber alma hakkına, ifade özgürlüğüne tamamen aykırıdır” dedi. Herkesin duruşmaları takip etme hakkına sahip olduğunu belirten Bilge şöyle konuştu:

 

DURUŞMALAR HERKESE AÇIK YAPILMALI"

 

“Kural olarak, çocuk ya da gizlilik kararı alınan yargılamalar dışında tüm duruşmalar Türk milleti adına görülür mahkemeler tarafından ve aleni, yani herkese açık yapılmak zorundadır. İsteyen her vatandaş da, her yargılamayı dilediği gibi izleyebilir. Ancak bazı duruşmaların kalabalık olması ya da bir takım güvenlik riskleri bakımından bazen adliyenin girişinin kısıtlamaya tabi tutulduğunu biliyoruz. Son zamanlarda bunun artık rutinleştiğini ve sıradan olaylarda dahi adliyenin sıradan vatandaşın ulaşımına hatta avukatların erişimine dahi kısıtlandığına şahit oluyoruz.

 

"HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ ENGELLENİYOR"

 

Son zamanlarda basın da ayrıştırılmakta, gerek siyasal iktidar tarafından, gerekse yargı gücünü elinde bulunduranlar tarafından keyfilikle vatandaşın haber alma özgürlüğü de basın mensuplarına getirilen kısıtlamalarla engellenmektedir. Vatandaşın adliyeye girmesi ne kadar doğal bir haksa bu gazeteci için de o kadar haktır. Hatta daha ileri kullanılması gereken bir haktır, çünkü bundan vatandaşın menfaati vardır. Bunlara artık günümüz Türkiye’sinde rastlanması şaşırtıcı değil. Ama bunlarla mücadele etmemek de hukukçulara yakışmaz.

 

Bunlar artık demokratik bir hukuk devletinde görmemizin mümkün olacağı değil ama bir polis devletinde ya da sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği gibi yargı ülkesinde rastlamamız belki olağan karşılanacak şeyler. Ama bir hukukçu olarak, bu tür keyfi uygulamaların, vatandaşın demokratik haklarını ve adalete erişim haklarını ve seyahat haklarını olumsuz etkilediğini hatta bazen tamamen ortadan kaldırdığını üzülerek görüyoruz."

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.