Mehmet Çetingüleç yazdı: "Borç batağında siyaset!"
Mehmet Çetingüleç Kısa Dalga'daki köşesinde "Borç batağında siyaset!" başlıklı yazısını kaleme aldı.
İşte Çetingüleç'in yazısı:
Lozan'da kapitülasyonları kaldırarak yabancı kuşatmasından kurtulan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti şimdi de yabancı para cinsinden borç kuşatması altında.
Bizim bildiğimiz kamu ve özel sektör dış borç toplamı 451 milyar dolar civarında.
Ancak eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız'ın hesabına göre Türkiye'nin dövizli borç stoku 617 milyar dolar.
Yanlış duymadınız, döviz cinsinden borçlarımızın toplamı 617 milyar dolar.
Bunun 242 milyar doları kamu, 375 milyar doları ise özel sektörün borç stoku.
Peki, 451 milyar dolarlık dış borcun dışındaki 166 milyar dolar nereden çıktı?
Özyıldız "Hazinenin ve şirketlerin iç piyasadan aldıkları dövizli borçlar" diyor.
Eurobond gibi...
Toplam rakamla kıyaslama yapıldığında dövizli borçların milli gelire oranı yüzde 78'e çıkmış durumda.
Yani...
Borç batağındayız!
xxx
Peki, ağır borç yüküne rağmen seçimlere gidilirken siyaset nasıl yürütülüyor?
Emekliler hariç toplumun tüm kesimleri için kesenin ağzını açan iktidar Hazine imkanlarını sonuna kadar kullanıyor.
Yeni borçlar alınıyor.
Hakan Özyıldız, Hazine'nin ilk 2 ayda 215 milyar lira borçlandığını belirtiyor. Bu paranın 103 milyar lirası vadesi gelen borç ve faizleri ödemek için kullanılmış, 112 milyar lira ise yeni borç kaydedilmiş.
Hazine bu parayı ne yapmış?
Harcamalara kaynak yaratmış.
xxx
Önümüzdeki 2 ay daha fazla paraya ihtiyaç var.
Deprem bölgesi ve seçim kampanyası için.
Bu daha çok borçlanma demek.
Herkese para dağıtılıyor, çünkü yoksul halkı etkilemenin en kolay ve kestirme yolu bu.
Anketlerde muhalefetin önde görünmesi, iktidarın farkı kapatmak için harcama dozunu artıracağını gösteriyor.
Peki, seçimden sonra ne olacak?
Dağıtılan parayı geri almanın çeşitli yöntemleri var. Daha fazla zam, daha çok vergi gibi...
İktidar değişirse yük muhalefetin sırtına binecek.
Anlaşılan "muhalefet kazanırsa bu yükün altında kalsın ve erken seçim gündeme gelsin" diye de hesaplar yapılıyor...
xxx
Görüldüğü gibi yeni kaynak yok.
Özelleştirmeler yapıldı; fabrikalar, şirketler, araziler satıldı, ekonominin kendi performansı ile daha fazla kaynak yaratmaması yüzünden borçlanmadan başka seçenek kalmadı.
İşin trajik tarafı, borçlanarak siyaset yapan iktidarın karşısındaki muhalefetin de iktidara gelme durumunda daha fazla dış kaynak bulacağını söylemesi.
Yani dış borç...
İktidarın da muhalefetin de önünde en azından kısa süre için başka seçenek bulunmaması Türkiye'nin bağımsızlığını tehlikeye atan büyük bir sorundur.
Çünkü bir süre sonra söz borç verenlere geçer!
O zaman ne olduğunu Amerika'nın ünlü aktivistlerinden, "Wall Street'i işgal et" hareketinin öncüsü, Yale ve London School of Economics'te dersler veren teorisyen David Graeber, "Borç" isimli kitabında anlatıyor.
Graeber, 2 yıl yaşadığı Madagaskar'ın dış borçlar yüzünden IMF kontrolüne geçtiğini ve ülkedeki sıtma salgınını önlemek için sürdürülen sivrisinek imha programına izin verilmemesi nedeniyle 10 bin kişinin yaşamını yitirdiğini anlatıyor.
xxx
Merkez Bankası’nın cuma günü yaptığı açıklamaya göre son 4 aydır artan kısa vadeli dış borç stoku Ocak ayı sonu itibariyle 196 milyar dolara ulaşarak yeni bir rekor kırdı.
Anlamı şu; Türkiye 1 yıl ve daha kısa sürede 196 milyar dolar dış borç ödemek zorunda.
Günün sorusu:
Neyle, nasıl ödenecek bu borç?
Tabii ki daha fazla borçla...
xxx
Peki, bu kadar dış borç alınıp ne yapıldı?
Vatandaşın refahı mı arttı?
Hayır.
"Orta direğin" depremde yıkılan binalar, yollar gibi çöktüğü bir süreç yaşanıyor.
Artık orta sınıf yok.
Yoksullar ve açlık sınırında yaşayanlar var.
Maaşlarıyla mutfak masrafını dahi karşılayamaz hale gelen milyonlarca emekli ve asgari ücretli var.
İşsiz gençler, ana-babalar var.
Düzenli olarak yardıma alıştırılmış milyonlarca aile var.
Birbirine karşı düşmanca duygular besleyen siyasi kamplara bölünmüş insanlar var.
yazının tamamı için tıklayınız
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.