Korkut Boratav: Ekonominin çökmesi değil, durgunlaşarak çürümesini yaşıyoruz

Korkut Boratav: Ekonominin çökmesi değil, durgunlaşarak çürümesini yaşıyoruz

Nam-ı diğer “hocaların hocası” Prof. Dr. Korkut Boratav, “Çöküşten daha kötü bir şey bu. Çok uzun sürerse, çürümeye alışırsan bir türlü yaşar gidersin. Diğer bir uçta da o vahşi kapitalizmden nemalananlar, büyük rantları gelire dönüştürerek parazitleşen yaşam tarzlarını sürdürenler var” dedi.

Türkiye’nin efsanevi hocası Prof. Dr. Korkut Boratav, Mayıs seçimlerinin ardından Türkiye’ye dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Gazete Duvar’dan Gülümhan Gülten’e konuşan Boratav, seçim öncesi ve sonrasında iktidarın uyguladığı politikaların Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 2015 seçim yenilgisinden sonra belirlendiğini söyledi.

Asla bir seçim kaybetmemek için bedeli ne olursa olsun “büyüme” odaklı politikanın uygulamaya sokulduğunu kaydeden Boratav, “Erdoğan’ın Haziran 2015’te kaybettiği seçimi kazanmanın siyasal yöntemi 'şiddet' olmuştu. Ekonomik yöntemi de 'büyüme' oldu” dedi.

Boratav, seçim sonuçlarına dair şu yorumu yaptı: “Türkiye toplumunun Türkiye'nin sağlığı selameti ve özellikle Türkiye halklarının refahı ve gönenci için bu iktidarın son bulması gerektiğini düşündüğüm için ben de büyük hayal kırıklığına uğradım. Hemen şunu ekleyeyim, birçok meslektaşım “Kriz var ve Erdoğan iktidardan gidecek” öngörüsü içindeydi. Ben bu görüşü hep biraz rezerv karşıladım. Çünkü bir kere dar iktisat mantığıyla Türkiye seçim dönemine bir ekonomik kriz içinde girmedi.”

Boratav, “Siz yaşanan ekonomik sorunların bütününü ekonomik kriz olarak adlandırmıyorsunuz. Bunu teknik tanımı nedeniyle mi tercih etmiyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Hayır, iki anlamda da yok. Teknik olarak 2 çeyrek dönem Milli Gelir gerilerse resesyon, yani daralma denir; kriz değil. Eğer bu gerileme daha uzun sürerse ekonomik kriz denir. Ekonomik krizin finansal boyutu da olabilir; dış borç krizi olabilir. Ama temel gösterge Milli Gelir hareketlerinde aranır. Diyelim daralma 12 aya çıktığı zaman genellikle ekonomik kriz denir. Bu anlamda Türkiye 2009’dan bu yana ekonomik bir kriz yaşamadı. Sonraki yıllarda Türkiye'nin büyüyen bir ekonomide emek karşıtı ağır bir bölüşüm şokundan geçtiğini gözlüyoruz. Bu durumu, bence toplumsal bunalım diye adlandırmak doğru olur. Cumhurbaşkanı, büyüme önceliğini Haziran 2015 seçim yenilgisi sonrasında algıladı. Ve o tarih aşağı yukarı neoliberal istikrar programından kopma tarihidir. 2015’te o zamanki Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya, “faizleri neden indirmiyorsun?” diye fırça attı. Erdem Başçı o tarihte Erdoğan’a uzun bir brifing verdi. Anlattı ki, enflasyonla mücadelede faizleri düşürmek sermaye çıkışına yol açar ve döviz yukarı çıkar. Türkiye'de enflasyonu belirleyen en temel etken de döviz kurudur. Bu tespiti yaptı. Bu tespit sermaye hareketlerine açık bir ekonomide tek etken değildir; ama esas olarak doğrudur. Yani döviz kurunun enflasyonu pompalayan etkisi ise kesinlikle başattır. 2017’den sonra Merkez Bankası’nın politika faizlerinde Erdoğan belirleyici oldu.”

“İstihdamın oy getirecek bir unsur olduğunu biliyor”

Büyümenin devam ettiğini ve istihdamın, üretimin, büyümenin türevi olduğunu söyleyen Boratav, “İstihdamın oy getirecek bir unsur olduğunu biliyor. Ekonominin büyümesi neoliberal modelin izlendiği 2011-2015’te yüzde 4,1’e indi; Haziran’da AKP seçimi kaybetti. Neoliberal istikrar reçetelerini çiğnedi; 2016-2022’de ekonomi yüzde 4,3 büyüdü. Bir kere neoliberal modelden kaçarak büyümenin sürdürülebileceğini (yani neoliberal yobazlığın bir noktada yetersizliğini) de ortaya koydu Erdoğan. İkincisi bu sürecin bölüşüm sonuçları ile ilgili: Bankalar şirketlere düşük faizle kredi pompalıyor; büyümeyi sağlıyorlar. Fakat emek örgütsüz. Kaynak tahsisi ve bölüşüm tamamen bankaların ve şirketlerin denetiminde. Ortaya çıkan emek karşıtı ağır bölüşüm şokunu Saray fiilen hedefliyor. Ana muhalefet farkında değil” diye konuştu.

“Ekonominin çökmesi değil, durgunlaşarak çürümesini yaşıyoruz”

Boratav, Türkiye ekonomisine dair şu değerlendirmeyi yaptı:

“Efendim ekonominin çökmesi değil, durgunlaşarak çürümesini yaşıyoruz. Çürüme ve dağılma diye de bir süreç var. Uzun sürerse doğal hal budur diye; en kötüsü afyon gibi alışırsınız, hayat budur diye. Örneğin ortalıkta serseri mayın gibi dolaşan diplomalı işsizleri veya geleceği olmayan üniversite öğrencisi gençleri bünyesinde barındıran, zaman içinde bu durumu artıran toplumsal bir ortam…

Çöküşten daha kötü bir şey bu. Çok uzun sürerse, çürümeye alışırsan bir türlü yaşar gidersin. Diğer bir uçta da o vahşi kapitalizmden nemalananlar, büyük rantları gelire dönüştürerek parazitleşen yaşam tarzlarını sürdürenler var.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.