CHP Tuzla Belediye Başkan Aday Adayı Bülent Akköse: “Doğduğum, büyüdüğüm, hayatımın geçtiği Tuzla’yı yönetmeye talibim”

CHP Tuzla Belediye Başkan Aday Adayı Bülent Akköse: “Doğduğum, büyüdüğüm, hayatımın geçtiği Tuzla’yı yönetmeye talibim”

Cumhuriyet Halk Partili (CHP) iş insanı Bülent Akköse, 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde Tuzla Belediye Başkanlığı için aday adayı oldu.

Aktif siyasi hayatına 2010 yılında üye olduğu CHP’de başlayan, CHP’de çeşitli kademelerde görev yapan Bülent Akköse, 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) Yerel Yönetimden Sorumlu Başkan Danışmanı ve Mahalli İdareler Koordinatörü oldu. Bu görevi sırasında İBB’nin Türkiye’deki ayak izini büyütmek adına çalışmalar yapan Akköse, Tuzla Belediye Başkanı aday adayı olmak için Temmuz 2023’te görevinden ayrıldı.  

Geçtiğimiz günlerde CHP Tuzla İlçe örgütüyle birlikte İstanbul içinden ve dışından çok sayıda siyasetçinin, ailesinin, iş insanlarının ve partililerin katılımıyla yapılan toplantıda Akköse, Tuzla Belediye Başkanlığına aday adaylığını açıkladı. Akköse’nin, hayalindeki Tuzla’dan, seçilirse neler yapacağını, projelerini ve vizyonunu anlattığı toplantıda, kendi hayatından kesitler sunulan iki kısa video film gösterildi. 

c22.jpg

İstanbul için “dünyanın en güzel şehri” tanımlamasını yapan Akköse, Tuzla için ise şunları söylüyor; “Tuzla’da doğdum, Tuzla’da büyüdüm. Çocukluğumun ve gençlik yıllarımın en güzel yıllarını Tuzla’da yaşadım. Her binasını, sokağını, mahallesini, dokusunu ve insanlarını çok iyi biliyorum. Tuzla benim geniş ailem. Bu yüzden Tuzla’yı, burada doğmuş, büyümüş çok iyi tanıyan birinin yönetmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.” 

Cumhuriyet’i ve değerlerini savunan bir karaktere sahibim”

Anne tarafının Selanik, baba tarafının ise Kayserili olduğundan bahseden Akköse, “Anne tarafım daha çağdaş, laik, Atatürkçü bir çizgide; baba tarafımın ise milliyetçi, muhafazakâr bir yapısı var. Ben kendimi Atatürkçü ve Müslüman bir Türk genci olarak görüyorum. Atatürkçü, laik, çağdaş, demokrat, Cumhuriyet’i ve değerlerini savunan bir karaktere sahibim. Biz altı kardeşiz ve ben en küçükleriyim. Kendi çekirdek ailemde ve birinci, ikinci kuşakta ailemde siyasetle ilgilenen hiç kimse olmadı. Ailemde aktif siyasetle ben ilgileniyorum. Hayatımın akışında babamın, ‘Doğruda aç görmedim, eğride tok görmedim’ sözü benim temel düsturum oldu. Görev yaparken hep hatırımda tuttuğum bu sözü hayatımın merkezine koydum” dedi.

d33.jpg

“1999 yılında Tuzla’daki adaletsiz yıkım beni siyasete yönlendirdi”

Üniversite eğitimini Yeditepe Üniversitesi İngilizce Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde onur derecesiyle tamamlayan Akköse, kendisini siyasete yönlendiren ya da etkileyen bir rol model olmadığını, siyasete girmesinde yaşadığı süreçlerin etkili olduğunu söyleyerek, “Beni siyasete iten, belediyenin 1999 yılındaki Tuzla’da yaşanan ve adaletsiz olduğuna inandığım bir yıkım süreciydi. O yıkımın olduğu gün, bunun adaletsiz bir düzen olduğunu, bu düzeni değiştirmek için çaba göstermem gerektiğine karar verdim. Bu yüzden aslında her şey 24 yıl önce başladı. Yola çıkmamda, bu sürece inanmam, siyasete girmem ve her şeyin temelinde aslında o gün yaşananlar var. Yola çıktıktan sonra tabii ki dünyanın kabul ettiği bir siyasi ve askeri deha Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek aldım” diye konuştu. 

İBB’de görev yaptığı sırada, Türkiye’de 81 ilin tamamını ve belediyelerin yüzde 80’ini, 565 belediyeyi ziyaret ettiğini, bu belediyelerde örnek ve rol model aldığı insanlar olduğunu ifade eden Akköse, şunları anlattı: “Son 10 yıllık süreçte İstanbul’da çok başarılı belediye başkanları vardı. Daha önce Beylikdüzü’nde ve sonra İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı olan Ekrem İmamoğlu, Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Zonguldak Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Mersin Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Denizli Bozkurt Belediye Başkanı Birsen Çelik, İzmir Bornova Belediye Başkanı Mustafa İduğ ve Çanakkale Gelibolu Belediye Başkanı Mustafa Özacar. Belediye başkanlıkları sırasında yaptıkları dönüşümlerle, gelişimlerle, artı katma değerlerle bütçe dışından oluşturdukları ekstra kaynaklarla güzel icraatlar yapan, halkın beğenisini kazanmış bu kişiler benim için de örnek ve rol model olmuştur.” 

“Doğduğum, büyüdüğüm, hayatımın geçtiği Tuzla’yı yönetmeye talibim”

Tuzla’da doğduğunu, büyüdüğünü, çocukluk ve gençlik yıllarının en güzel yıllarını Tuzla’da geçirdiğini söyleyen Akköse, “CHP’nin mahalle, ilçe, il kurultay delegelikleri süreçlerinde yer aldığım için Tuzla’nın bütün sokakları ve mahallelerinde, taraftar derneklerinde, gemi inşa sanayisinin yoğun olduğu yerlerde çok sayıda insanla tanıştım. Dolayısıyla bir anket yapılsa Tuzla’da yüzde 50’nin üzerinde bir tanınırlığa sahip olduğumu göreceğinizi çok rahat iddia edebilirim” ifadelerini kullandı.

Şimdiye kadar Tuzla’yı, Tuzla ile bağları, geçmişi olmayan insanların yönettiğine, bu yöneticilerin Tuzla’yı rantsal dönüşüme maruz bıraktıklarına, gerçek sorunlarını görmezden geldiklerine dikkati çeken Akköse, şöyle devam etti: “Hayatları Tuzla’da geçmediği, Tuzla’nın eski halini, neyi değiştireceklerini ve nasıl dönüştüreceklerini bilmedikleri için bir yabancı olarak Tuzla’yı yönettiler. Tuzla’daki gelişmeleri, değişimleri ve bütün bu süreçleri özümseyerek hayata geçiren insanların daha başarılı olacağına inandığımdan Tuzla’yı, Tuzla’da doğmuş, yaşamış birinin yönetmesini önemsiyorum. Bu yüzden doğduğum, büyüdüğüm, hayatımın geçtiği Tuzla’yı yönetmeye talibim. Tuzla’da yeşil alanlar, kentsel donatı alanları, çocuk parkları, spor sahaları, otopark alanları, çay bahçeleri, kapalı pazar yerleri yapmayı, yani daha fazla ortak kullanım alanlarının olacağı bir Tuzla vaat ediyorum. Böylece insanlar evlerinden çıktığında komşularıyla, arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirebilecek ve her şeyden önemlisi bir afet durumunda rant ekonomisine kurban gitmemiş toplanma alanları olacak.” 

Tuzla’da öncelikle koku, ulaşım ve depreme dirençsiz yapılar sorununu çözmeye odaklanacağım” 

“Tuzla’nın en önemli sorunlarının koku, ulaşım ve dirençsiz yapılar” olduğunu vurgulayan Akköse, şu bilgileri verdi: “Tuzla’nın koku sorunu 9 ana başlıkta sıralanabilir. İBB’de göreve başladıktan sonra ilk iş olarak bu konuya eğildik. 32 yıldır burada görev yapan insanlar buranın sorunlarını aslında dikkate almamışlar. Göreve gelmemizden sonra İBB’nin yetkisi ve ilgisi dâhilinde bu sorunlardan dördü çözüldü, ikisi de çözülme yolunda. Kalan üç sorun ise organize sanayi bölgeleri ve Kocaeli sınırları dâhilinde, valilik ve bakanlıklar nezdinde yetkili kuruluşların yetkisinde ve uygulama alanında.  

İstanbul’un en doğusunda yer alan ve Anadolu’ya açılan kapısı Tuzla’nın ikinci sorunu ulaşım. Tuzla’nın şehir merkeziyle bağlantısını sağlamanın ve kısaltmanın yolu da metro projesinin uygulanmasından geçiyor. Tam üç yerel seçimi ‘Metro Tuzla’ya Geliyor’ diyerek kazanan bir yerel yönetim vardı. Ancak ortada bir icraatları yok. Biz göreve geldikten sonra salgına, dolar kurundan kaynaklanan kriz yüzünden ihalenin iptal edilmesine rağmen, şimdiye kadar metro projesinde yüzde 53 seviyesine ulaştık. Tuzla’da sadece enine değil boyuna da bir ulaşım aksına ihtiyaç bulunuyor. Bu ulaşım sorununun da çözülmesi gerekiyor. 

Tuzla’nın üçüncü sorunu ise depreme dirençsiz yapıların varlığı. Tuzla’da E-5 karayolunun alt tarafı denizin üstüne kurulmuş bir hattır. Zemin sıvılaşması en yüksek olan yerdir, çünkü denizin üstündedir, yarımadadır. Biz bu yarımadada depremi yok sayarak yüksek katlı yapılaşmaya izin veremeyiz. Bugün Tuzla’daki 32 binden fazla binanın yarısı, yani 16’bin kadarı riskli, orta riskli veya yüksek riskli bina konumunda. Dolayısıyla olası depremde bu Tuzla’daki binaların yarısının yıkılacağı, hasar göreceği veya ciddi maddi kayıpların ortaya çıkacağı ortada. Tuzla’da öncelikle koku, ulaşım ve depreme dirençsiz yapılar sorununu çözmeye odaklanacağım” 

“Doğru projelerle ekonominin can damarı Tuzla’da ‘eko-estetik gelişimi’ sağlayacağız”

“Türkiye’nin tersanecilik başkenti Tuzla”da, İstanbul’un 9 organize sanayisinin 6’sının, 6 bin 46 orta ve büyük ölçekli işletmenin yanı sıra Deniz Harp Okulu, Piyade Okulu ve 7 üniversite bulunduğuna işaret eden Akköse, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kadar işletmenin bulunduğu Tuzla, İstanbul ve Türkiye ekonomisinin can damarını oluşturuyor. Hem sanayicilerin içinde çalışmış hem de sanayici bir iş insanı olarak bunun ülke için öneminin farkındayım. Sanayiyi ve ticareti geliştirirken aynı zamanda kenti de geliştirebileceğiniz ‘eko-estetik gelişim’ dediğimiz bir süreç olmalı. Yani bu fabrikaları yapıyorsanız, bu fabrikaların alt yapısını da oluşturmanız gerekiyor. Sayın İmamoğlu göreve geldikten sonra çevreci bir bakış açısıyla yaklaşarak hem doğayı koruyan hem de ticareti ve ekonomiyi geliştiren bir yaklaşım sergilendi. İBB’de biz göreve geldikten sonra tersanelerin arkasındaki gölü işçilerin aileleriyle birlikte güzel vakit geçirebileceği bir rekreasyon alanına dönüştürdük. Doğru projelerle ekonominin can damarı Tuzla’yı sağlıklı bir çekim merkezi haline getireceğiz ve ‘eko-estetik gelişimi’ sağlayacağız. Geçmişte yaşadığımız Tuzla’ya kavuşabilmek, Tuzla’nın balıkçılığını, Tuzla’nın çevresini, Tuzla’da spor alanlarını, Tuzla’da çevreyi, rekreasyonu geliştirebilmek gibi bir hedefim var.”

Tuzla’da yapmayı düşündüğü kentsel dönüşüm projelerinde yurt dışında ziyaret ettiği şehirlerdeki uygulamaları örnek alacağını belirten Akköse, “Yurt dışında, özellikle denize kıyısı olan kentlerde ciddi anlamda su sporlarının, plajların, bunun dışında deniz kenarındaki yapılan çeşitli kafe, restoran ve halka açık, ancak özel değil, belediye elinde olan, halkla ilgili uygulamaların yapıldığını ve bundan halkın maksimum derecede faydalandığını gördüm. Neden Tuzlamız Marmara Denizi’ne en uzun kıyısı olan ilçeyken, halkı denizden bu kadar uzak olsun? Neden Tuzla bu kadar güvenli bir kent olma yolunda ilerlerken, depremden bu kadar risk duyan, can tehlikesi yaşayan bir kent olsun? Neden Tuzla çocukların evinin yakınında spor sahalarıyla, çocuk parklarıyla, rekreasyon alanlarıyla vakit geçirdiği, nefes aldığı, rahatladığı, rehabilite olduğu bir alan olacakken, beton blokların içinde boğulan bir kent olsun? Dolayısıyla Tuzla’yı kültürel açıdan, sahip olduğu değerler açısından, elindeki imkân ve kabiliyetleri açısından doğru bir yere taşıma amacı ve çabası içerisindeyim” dedi. 

“Tuzla’da önceliğimiz güvenli ve dirençli bir kent yaşamı olacak” 

Tuzla’nın adil şartlarda, eşit yaşamın olduğu bir ilçe haline gelmesi, sosyal hizmetlerde adil, eşitlikçi istihdamı yaratmada adil, kentin olanaklarını paylaşmada adil olması gerektiğini söyleyen Akköse, Tuzla vizyonuyla ilgili olarak şunları kaydetti: “Tuzla’da önceliğimiz güvenli ve dirençli bir kent yaşamı olacak. Tuzla, doğal afetlere özellikle depreme karşı risk ve kriz yönetimi konusunda planlı, dirençli ve güvenli olmalıdır. Tuzla doğasıyla, deniziyle, sokak hayvanlarıyla ve insanlarıyla birlikte yaşam hakkını önceleyen ve her canlıya saygılı bir kent olmalıdır. Eko estetik gelişim hareketini Tuzla’dan başlatacağız. Değişen ve dönüşen yeni dünya düzeninde doğaya saygılı bir gelişme ve toplumsal kalkınma modeli uygulanmalıdır. Bu kalkınma modelinde Tuzla’da üretim alanları ve olanakları gözden geçirilmeli, yeni alanlar yaratılarak üretim seferberliği başlatılmalıdır. Tuzla’nın geleceğinde gençlerin de sözü olacak. Gençlik Tuzla’nın hem bugünü hem de yarınlarıdır.”

Tuzla’da sağlıklı çevre ile doğayı koruyan akılcı gelişimi hedeflediklerini belirten Akköse, sözlerini şöyle sürdürdü: “İstanbul’un 9 sanayi bölgesinin 6’sını bünyesinde bulunduran Tuzla sanayi kenti olmanın sorumluluğuyla doğasına da sahip çıkan bir kent olmalıdır. Tuzla, Türkiye’nin tersanecilik başkentidir. Tuzla, denizcilik alanında gerek eğitim kurumlarıyla gerekse sanayisiyle güçlü bir kenttir. İstanbul’un Marmara Denizi’ndeki en uzun kıyı şeridine sahip Tuzla, tersaneleri, sanayisi, yan sanayisi ve deniz ticareti ile ekonomik bir güç olduğu kadar, denizcilik lisesi ve üniversite eğitimi ile sektöre kalifiye elaman yetiştiren insan kaynağını da temin etmelidir.”

Tuzla’nın saklı turizm imkânlarını ortaya çıkaracaklarını vurgulayan Akköse, “Tuzla bir kaplıcaya ve pek çok hastaneye ev sahipliği yapmasıyla kaplıca ve sağlık turizmine uluslararası hizmet verme kapasitesine sahiptir. Tuzla lise ve üniversite kampüsleri, teknoloji merkezi ile dünyada yeni bir eğilim olan eğitim turizmine de uygundur. Tuzla, bir deniz kenti olarak balıkçılık, yelkencilik, yatçılık ve diğer su sporları için hem coğrafi hem de teknik altyapı açısından kapasitesi yüksek bir su sporları turizm kentidir. Tuzla, kültür turizmine ve sanat etkinliklerine ev sahipliği yapabilecek bir seçenektir. Alternatif seçenekler sunan lokasyonuyla Tuzla kara, deniz, hava ve demiryolu ulaşım kolaylığından da yararlanarak turizm açısından cazibe merkezi bir kent olmalıdır” dedi.

“Siyasette kadınlara ve gençlere daha fazla fırsat verilmeli”

“Türkiye’de siyasette kadınlara ve gençlere daha fazla fırsat verilmelidir” diyen Akköse, şunları söyledi: “Yüksek lisans yaparken Türkiye Siyasetinde Kadın’ konulu bir çalışmam oldu. O dönem Türkiye’deki bütün kadın milletvekilleriyle röportaj yapmıştım. Röportaj sonucunda aslında kadınların siyasette yer almasının birincil önceliği yine Mustafa Kemal Atatürk’e, çağdaş hukuk düzeni getirmesine ve bununla birlikte miras hukukunu uygulamasına bağlıydı. Çünkü kadınlar maddi olarak ayakları yere sağlam basmadan ya da üniversite mezunu olmadan kendilerini siyaset yapmak konusunda yeterli görmüyorlar. Türkiye’de siyasette kadının yeri şu an çok aşağılarda. Aslında kadının İskandinav ülkelerinde, sosyal demokrat yapılarda olduğu gibi yüzde 50 seviyesine gelmesi hepimizin birincil ve öncelikli amacı olmalı. Özellikle ‘Değişimin Yüzyılı, Yüzyılın Değişimi’ sloganıyla çıkan Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in partideki, özellikle yüzde 50 kadın kotası noktasındaki iradesi çok önemlidir.  Hükümette bugün sadece bir kadın bakan bulunuyor. CHP Genel Merkezi’nin, Sayın Özgür Özel’in oluşturduğu gölge kabinede 9 kadın 9 erkek görev alıyor. Yani yüzde 50 kotaya uyularak ve liyakat esasına dayalı olarak bu görevler veriliyor. Dolayısıyla bunun da çok güzel bir gösterge olduğunu düşünüyorum.”  

CHP’nin 1980 yılında kapatılması ve 1990’lı yıllarda tekrar açılıncaya kadar geçen sürede gençlerin siyasetten uzak kaldığını, daha sonraki dönemde il, ilçe ve belde yapılanmalarında yer alan gençlerin ise yıllarca güçlerini koruyarak görev yapmaya devam ettiklerini belirten Akköse, “Ancak Z kuşağının gelişiyle birlikte sosyal medya, internetin aktif kullanımıyla birlikte gençler eskileri zorlamaya başladılar. Bu zorlama artık öyle bir boyuta geldi ki gençlerin ve kadınların dışlanamaz, yadsınamaz bir yükselişi gerçek olmaya başladı. Ve biz de Tuzla’da 2019 yılında, 26 yaşında genç bir kardeşimizi İlçe Başkanı olarak seçtik. Bu da Tuzla’da domino etkisi yarattı ve diğer partiler de ilçe başkanlıklarına gençleri getirmeye başladılar. Gençler siyasette daha fazla yer aldıkça kabuk değişimi hızla artacak ve toplumun her kesiminde gençler ön plana çıkmaya başlayacak. Çünkü siyasi partilerdeki değişimler alt kademelere de sirayet eder. Bugün CHP’nin genel başkanının yaşı 50’nin altındadır.  Dolayısıyla il, ilçe, belde örgütleri de buna yönelik olarak gençleşmeli ve hayatın içine katılmalıdır” diye konuştu. 

“Kadınları, gençleri, engellileri, dezavantajlı insanları ve sokak hayvanlarını önemsemeliyiz”

Yüksek lisansını Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Ana Bilim Dalı’nda Türkiye Üzerine Toplumsal İncelemeler Bölümü’nde yapan Akköse, şöyle dedi: “Burada bizim öncelik verdiğimiz konu dışlanmış, dışarıda bırakılmış, dezavantajlı, engelliler gibi, hor görülen, gelir seviyesi düşük insanlar, gençler ve kadınların yanı sıra cana verilen değer önemsenmediğinde hayvanlar gibi konulardı. Öncelikle bizim gibi toplumlarda kadınlara, gençlere, engellilere, dezavantajlı insanlara ve hayvanları önemsemek, onları anlamak için çaba sarf etmek lazım, onları dinlemek, onlarla vakit geçirmek lazım. Hayata onların açısından bakarsanız, empati yaparsanız, ekibinize de empati yapmayı öğretirseniz o zaman onların sorunlarına çözüm bulabilirsiniz. Sokak hayvanlarından korkan veya çekinen insanlar da olabilir. Buna rağmen, o hayvanlara beslenme ve barınma alanlarını yaratmalıyız. Veya hastalık kaptıklarında onları barınaklara en hızlı şekilde götürerek, orada tedavisini yaptırmak durumundayız. Belediyeden bunlar için kaynak ayırmalıyız.”

Bir belediye başkanı iyi bir koordinatör olmalıdır”

Öncelikle “bir belediye başkanının her şeyi en iyi bilenlerle çalışan iyi bir koordinatör olması gerektiğine” dikkati çeken Akköse, şu ifadeleri kullandı: “Bir belediye başkanı karbon salınımını azaltmak için yönettiği yerde yaşayanların atığını doğru bir şekilde geri dönüştürerek maksimum faydayı sağlamalıdır.  Yine evlerden atık yağların toplanmasından tutun da çevresel faktörlerin oluşturulmasına kadar, bilinçlendirme kampanyalarından tutun da farkındalık oluşturan süreçlerin yapılmasına kadar bütün noktalara değinmelidir. Çevreye önem verme anlamında gençleri ağaç dikmeye ve canlıların bakımına özendirmeye yönlendirmelidir. Kampanyalar başlatarak atık pillerin, atık yağların toplanması, evlerinde kullanmadıkları atıl ürünlerin dönüşümü sağlayarak, aslında belli bir karbon salınımını azaltabileceğini bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Belediyecilikte altın bir kural vardır; yıkmak için değil, yapmak için gelmek önemlidir.”

“Siyasetçi eşi veya çocuğu olmak zor bir iş”   

Siyasette olmanın aile yaşamını mutlaka etkilediğini, ancak 18 yıldır tanıdığı eşiyle olan ilişkisindeki heyecanı ilk günkü gibi hissettiğini söyleyen Akköse, “Tartıştığımız dönemler olmasına rağmen, hiçbir zaman birbirimize karşı saygısızlığımız olmamıştır. Bu da evliliğin en önemli temelidir, ilişkinin en önemli temelidir. Ve birbirimize karşı düşünceli olmamız, sürprizler yapmamız, özel günlerimizi hatırlamamız… Bizim çocuklarımıza karşı olan yaklaşımlarımız, bizim birbirimize karşı olan sevdamızı hep diri tuttu, hep dinç tuttu. Alacağımız kararlarda birbirimizi destekleriz. Siyasetin içinde olduğum için ailemle gittiğim tatiller sıklıkla yarıda kaldı. O yüzden, siyaset çok zor, siyasetçi eşi veya çocuğu olmak daha da zor. Onların bu anlayışına hayranım. Yani bana karşı olan desteklerine, güçlerine de son derece saygı duyuyorum” ifadelerini kullandı. 

Okul yıllarında şiir okumayı çok sevdiğini, özellikle Orhan Veli Kanık’ı çok sık okuduğunu anlatan Akköse, klasik müzik dinlemek öncelikli tercihi olsa da Türk Sanat Müziğini de çok sevdiğini, Münir Nurettin Selçuk’un ve Zeki Müren’in eserlerini dinlemekten büyük keyif aldığını sözlerine ekledi.  

CHP’den Tuzla Belediye Başkanlığı için aday adayı olan Bülent Akköse’nin “hayalindeki Tuzla” ile ilgili bilgilere, haberlere ve vizyon tanıtımına https://bulentakkose.com/ internet sitesinden ulaşılabiliyor.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.