BAŞÇİM'den açıklama: "Suya Saygı Hayata Saygı"

BAŞÇİM'den açıklama: "Suya Saygı Hayata Saygı"

Ankara Kent Konseyi Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi (BAŞÇİM), 1 yıldır sürdürdüğü “Suya Saygı Buluşmaları” kapsamında hazırlanan “Suya Saygı Bildirisini” açıkladı.

Bildiride, “Bütün karar vericiler ve taraflara, merkezi ve yerel yönetimlere, suya sahip olma bilinci yerine "Suya Saygı', ortak kullanım ve koruma bilinci ile geleceğe dönük sürdürülebilir yönetişim ve ileri dönüşüm anlayışına dayalı çalışma ve programlar oluşturmalarının zorunluluğu ve yaşamsallığını hatırlatırız” denildi.

Ankara Kent Konseyi Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi (BAŞÇİM), Ankara Kent Konseyi Binası'nda düzenlenen basın toplantısıyla "Suya Saygı Bildirisi"ni açıkladı. Bildiride, şu saptama ve önerilere yer verildi:

"SU YERYÜZÜNÜN YAŞAM DAMARLARIDIR"

“Suya Saygı Hayata Saygı! Ankara'da yaşama sorumluluğunun bilincinde olarak bizler, yaşamın "Suya Saygı" ile mümkün olduğuna ve değer kazandığına inanarak, geçen yıl başladığımız "Suya Saygı Buluşmaları’nı’ tamamladık. "Suya Saygı Raporu'nu ise önümüzdeki süreçte tamamlayıp kamuoyu, ilgili ve yetkililerle paylaşacağız. Bu kapsamda suyun gerçek anlamını ifade etmek, suyu sağlıklı şekilde görünür kılmak için öncelikle bizim Dünyadaki yerimizi, Dünyamızın evrende kapladığı toz zerreciği kadar yeri göstermek istedik. Yeryüzündeki tüm yaşamın kaynağı sudur! İnsan bedeninin yaşamasını sağlaya kan damarları gibi su da yeryüzündeki yaşamın sürekliliğini sağlayan yaşam damarlarıdır. Ve suyun yaşam damarları şeklindeki dolaşımım sürdürmesi insanın elindedir. Bugün geldiğimiz duruma baktığımızda bu yaşamsal sisteme insanın müdahaleleri hatalıdır ve bu hatalı müdahaleler nedeniyle yaşamın tamamı tehlike altına girmektedir.

“SUYU ANLAMAK”

Suyu anlamadan suyu kullanmak, suyu yönetmek ve suyu yönlendirmek evrendeki yaşamın bütününde onarılmaz sonuçlar doğurmaktadır. Suyu yalnızca çeşmeden akan, bir havza veya gölde var olan bir materyal olarak görmek, suya saygısızlıktır! İklim krizi ve küresel ısınma çerçevesinden baktığımızda su, hava kalitesinin iyileştirilmesi veya iklim değişikliğini önleme/uyum sağlama gibi küresel olgularda, yerine başka düzenleyici konamayan en önemli bileşendir.

“ÖNCE KORU! ZARAR VERME”

İçinde bulunduğumuz süreçte hep birlikte deneyimlediğimiz "iklim değişikliği, kitlesel göçler ve küresel salgın" gibi kritik konular, doğal varlıklar ve en başta suya saygılı olmamız gerektiğini çok çarpıcı şekilde gösterdi. Bu durum aynı zamanda öncelikle tüm bu varlıklara zarar verilmemesi gerektiğini ortaya koydu. Öyle ki, önümüzdeki süreçte kısa, orta ve uzun vadede yapılması gerekenleri acilen belirlemek ve uygulamaya başlamak durumundayız. Öncelikle başta su olmak üzere tüm mevcut doğal varlıkların -görünür ya da görünmez olanlar- korunmasına karar verilmeli; ormanlara, vadilere, ovalara, derelere, yaylalara geri döndürülemez şekilde zarar verecek olan planlar, projeler ve uygulamalar hiçbir koşulda kabul edilmemelidir! Ankaralıların daha sağlıklı yaşayabilmesi için suya ve su varlıklarının korunmasına kaçınılmaz şekilde ihtiyacı olduğu açık ve nettir. Üst ölçekli planlarda drenaj ağlarının korunması ve derelerin doğal yatakları içinde devamlılığını sağlayacak yeşil koridorların oluşturulması bir planlama kararı olduğu kadar su kaynaklarının korunması, yağmur suyunun tahliyesinde kanalizasyon şebekesi üzerindeki baskıların azaltılması ve kentin iklim dirençliliğini de önemli ölçüde destekleyecek bir karardır. Bu anlamda yapılaşma baskısı altındaki İmrahor Vadisi, Mogan ve Eymir su sistemlerini besleyen drenaj ağları ile diğer vadi sistemlerinin korunması gerekir.

“YAŞAMSAL GEREKLİLİKLER”

Orta ve uzun vadede Ankara'da bulunan derelerin -görünür ya da görünmez hal getirilmiş- vadilerin ve bağlantılı tüm su varlıklarının güncel durumları tespit edilmeli, koruma, geliştirme, onarım planları hazırlanmalı ve bu planlar, kent ve kırk ilgili tüm müdahalelere temel oluşturmalıdır. Buna bağlı olarak kenti ve kırı daha sağlıklı, yaşanabilir ve dirençli hale getirmek üzere Ankara'nın ve içinde bulunduğumuz bölgenin hayat damarları olan ama günümüzde yeraltına hapsedilmiş derelerin gün yüzüne çıkarılması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.

Kentsel dönüşüm sürecinde geçirimsiz yüzey artışına yol açan ve mevcut bitki örtüsü ve ağaç varlığının yok olmasına neden olan, doğal drenaj ağlarını ortadan kaldıran yapılaşma kararları ve imar uygulamaları, yüzey ve yeraltı su varlığının sürdürülebilmesini olumsuz etkilemektedir.

Ayrıca bu tür bir dönüşüm kentin iklim dirençli gelişmesini de tehdit etmektedir. Bu nedenle merkezi ve yerel yönetimlerin planlama, imar, çevre, iklim ve su idarelerinin koordinasyonunda acil olarak mevcut kentsel dönüşüm uygulamalarının değerlendirilmesi gerekir. Bunların yanında tüm su varlığı potansiyelinin (yüzey suyu, yeraltı, arıtılmış sular) miktar ve kalitesindeki değişimleri belirleyebilmeye imkân tanıyacak veri tabanı oluşturulmalıdır. Mikro ve makro ölçekte alternatif su kaynak çeşitliliğinin eksikliği belirlenerek alternatif su kaynaklarını artırmak için yağmur suyu hasadı ve gri su kullanım teknolojileri için gerekli yönetsel çalışmalar yapılmalıdır. Mikro ölçekte nerede (içme-kullanım, sulama, sanayi, yangın söndürme, vb.) ve ne zaman hangi kalitede, hangi miktar suya ihtiyaç olduğu ve bu suyun, hangi su kaynağından karşılanacağı belirlenmelidir. Başkentin ilk barajı olan Çubuk Barajı, Cumhuriyetin 100. yılına doğru Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin sahip çıkması ile yeniden gündeme gelirken; aynı yıllarda yapılan ülkemizin ilk içme suyu arıtma tesisi "su süzgecinin’, alışveriş merkezine dönüşmesine ne yazık ki engel olunamamıştır. Hala fırsat varken, çok az sayıda kalan ve 100 yıla yaklaşan ömürleri ile Ankara'ya çeşitli yeni işlevlerle hizmet edebilecek olan Atpazarı, Çankaya, Bedesten su depoları ile Kırkgöz yeraltı suyu tesisi başta olmak üzere Cumhuriyetin ilk su tesisleri derhal koruma altına alınmalıdır. Böylelikle her biri birer müze, anı, eğitim ya da farkındalık mekanı olabilecek bu tesislere sahip çıkılarak, tüm paydaşların Ankara'nın su hikayesini öğrenmesi ve "su" konusunda bilinçlenmeleri sağlanarak, Ankaralıların su okuryazarlığı geliştirilebilir.

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK”

Ankara'nın su kaynaklarını sağlayan Kızılırmak ve Sakarya havzalarının geleceği açısından bir an önce "koruyucu-önleyici" adımlar atılmalıdır. Bugüne kadar neredeyse tüm merkezi ve yerel yöneticilerin bu yönde sorumluluk almadığını görerek, bu konuya tekrar ve tekrar dikkat çekmek istiyoruz. Hali hazırda yaşadığım" tüm kritik süreçlere bağlı olarak, tüm bu sorumlulukları üstlenecek yöneticiler ve yönetim anlayışının güçlü bir şekilde ifade edilmesi gerektiğine inanıyoruz! ASKİ Genel Müdürlüğü'nün 2050'li yıllar için yaptırdığı İçme Suyu Ana Planı'na göre şehir merkezi sisteminde yüzde 40 civarında su kaybı olduğu saptanmıştır. Bu su kaybı oranının yüzde 25 seviyesine indirilmesi gerekmektedir. Bunun için gereken rehabilitasyon yatırımları en kısa sürede başlatılmalıdır. Böylece Kızılırmak suyuna olan ve gelecekte olması kaçınılmaz bağımlılık geciktirilecek, en büyük işletme maliyetlerinden biri olan pompa istasyonu elektrik tüketimi ciddi oranda azalacaktır. Bu bağlamda 2014'ten bu yana diğer barajlardan sağlanan sularla harmanlanarak İvedik İçme Suyu Şebeke sistemine dahil edilen "Kızılırmak suyu" ile ilgili de acil önlemler alınması gerekliliğini vurgulamak isteriz.

Bunun için Kızılırmak'ın geçiş güzergahı üzerinde bulunan Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Çankırı, Çorum ve Samsun illeri, tüm yerel ve merkezi yönetimler, politik kaygı ve çıkar düşüncesi taşımaksızın, ortak bir platformda buluşarak Kızılırmak'ı, ülkemizin temiz ve güvenilir suyu haline getirmelidir. Bu doğrultuda Ankara Büyükşehir Belediyesi öncü olmak durumundadır.

Sürecin takipçisi olacağız. Merkezi ve yerel bütün karar vericileri, tarafları; sadece bugünü düşünen, gelecek kuşaklar olmayacakmış gibi davrandıkları tüm tasarı ve planlamalarından, bencil davranışlardan vazgeçmeye çağırıyoruz! Bu çağrımızla uyumlu olarak, Ankara özelinden tüm ülke geneline yayılacak şekilde, "Suya Saygı Buluşmaları'nda’ olduğu gibi, "Ankara Mavi Altyapı Stratejik Eylem Planı" türü çalışmalarla ortak dil ve ortak eylem planları oluşturulması için çabamızı sürdüreceğimizi ifade ediyoruz! Bu çalışmaya inanarak, gönül ve emek vererek, "Suya Saygı Buluşmaları'nı’ planlayan, bu Bildirgeyi oluşturan Ankara Kent Konseyi Başkent Ankara Çevre ve İklim Meclisi Su Çalışma Ekibi olarak, sıralamış olduğumuz tüm konuların planlaması, izlenmesi ve belirli dönemlerde raporlanmasının yanında, ihtiyaç duyan, talepte bulunan her bir kurum, kuruluş ve oluşumla birlikte ortak çalışmalar yapmaya hazır olduğumuzu da vurgularız.

“SUYA SAYGI DUYAN İRADE”

'Suya Saygı Buluşması" başlığıyla yürüttüğümüz tüm faaliyetlerimizde başta su olmak üzere tüm doğal varlıkların "Suya Saygı" bilinci ile korunması, kullanılması, yönetilmesi konularında bireysel ve toplumsal farkındalık oluşturmaya çalıştık. Bu farkındalık, "Su Okuryazarlığı" bilincini kazanarak ve "Su Ayak İzini’ süren, onu kavrayan ve ona göre tüketim alışkanlıklarını kontrol edebilen bireysel ve toplumsal tutum ve davranışlar göstererek mümkün olacaktır.

Bunun için öncelikle merkezi ve yerel yönetimlerin su ve toprak üzerinde verdikleri kararların eş zamanlı olarak doğayı oluşturan "Su Döngüsünü" etkilediği; konuttan gıdaya bireysel tüketim tercihlerinin de içinde bir su kullanımının olduğu konularında farkındalık oluşturacak çalışmalar yapılmalıdır.

Sonuç olarak, bütün karar vericiler ve taraflara, merkezi ve yerel yönetimlere, suya sahip olma bilinci yerine "Suya Saygı', ortak kullanım ve koruma bilinci ile geleceğe dönük sürdürülebilir yönetişim ve ileri dönüşüm anlayışına dayalı çalışma ve programlar oluşturmalarının zorunluluğu ve yaşamsallığını hatırlatırız. Saygı ile kamuoyuna, bileşenlerimize, yetkili ve ilgililere duyurulur.”

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.